Kayıtlar

Ağustos, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mucize tarifler...

Resim
Çağımızın en büyük problemi obezite... Ama beslenme söz konusu olunca daha da önemli problemi obez olsun olmasın herkesin diyette olması. Yani şundan 50 yıl önce dünyaya gelsek ideal olan ölçülerimiz şu an için tombik kategorisinde, korkarım 50 yıl sonrasının ölçüsünde o zamanın obezleriyiz... 

Yer sallandı... Hayatlar sarsıldı...

Resim
Sene 1999... Günlerden pazartesi tarih 16 Ağustos... Televizyonu izlerken dalıyorum uykuya... Gecenin ilerleyen bir saatinde sebebini bilmeden uyanıyorum, bir şey beni uyandırıyor adeta... Her yer karanlık... Camdan gözükmesi gereken Anıtkabir bile yok yerinde... Gidemez ya yerinden hiç sönmeyen ışıkları onun da sönmüş bu gece. Şaşkınım... Susamışım sanırım ondan uyanmışım... Mutfağa doğru gidiyorum. Suyu içip geri dönüyorum ki o da ne dışarıdan önce bir uğultu geliyor ve sallanmaya başlıyor ayağımın altında yer... Kıpırdıyamıyorum...

İmza: Teyzen...

Resim
Benim minik Ecem Balım'ım... Bugün sözlerim sana... Aslında 1. doğum gününde herkesin duygularını yazdığı minik defterde benim de satırlarım olacak ama yıllar da geçse neler hissettiğimi okuyabilmen için bir kez de yazmak istedim burada... Bu da benim günlüğüm ne de olsa...

Minik Prenses, küçük Kraliçe Ece 1 yaşına girdi bile...

Resim
Bundan yaklaşık 1 yıl 1,5 ay önce minik bir prenses hayattaki ilk nefesini içine çekerken ve ilk kez ağlarken -ki dilerim sondur- orada bu muhteşem anlara tanıklık ediyordum. O benim miniminnacık yeğenim Ecem Balım... Dünyaya geldiği an dedim ki ona "Miniğim şu hayatta ne varsa senin önüne sereceğim ve seni koruyup kollayacağım. Sen minik "Kraliçe"sin ben de senin "şövalye"n olacağım sonsuza kadar"... 

Var mısın? Yok musun?

Resim
Aşk cesaret ister... Var mısın, yok musun oyunu gibidir biraz... Cesursan aşkı yaşamaya "Varım" dersin ve işte o zaman sonuna kadar yaşamalısın bu cesareti... Yolda ilerlerken aniden geri dönmek gibidir varım dediğin bir aşkta yok olmak... O yüzden aşk cesaret işidir... Gidemeyeceksen sonuna kadar o yolun hiç sapmaman gereken bir yöndür... Rotayı da çizdiysen o yöne doğru o zaman sonuna kadar görmelisin her kilometresini...

Her ayrılık bir "Veda"yı hak eder...

Resim
Arkasından bakmak bile bir lütuftur bazen giden, terk eden sevgilinin... Çünkü her ayrılık bir vedayı hak eder... Sen bittiğinin farkında bile değilken bir şeylerin yola düşmüş sevgili hiç gitmez senden... Görmemişsindir gidişini... İnanmaz kalpler vedalasız ayrılıklara... O yüzden her ayrılığa bir veda gerekir... Kalplerimiz için... Ruhlarımız için... 

Oscarcanla geride kalan 3 yıl...

Resim
Bundan tam 3 yıl önceydi... Ankara'dan İstanbul'a yaptığım en heyecanlı yolculuğum, uçağın pistten tekerleklerini ayırdığı anda kalbimin güm güm etmesiyle başladı ve 3 yıldır her anı dolu dolu devam ediyor... Dilerim bu yolculuk çok uzun sürer, doğanın izin verdiği kadar uzun... Ve dilerim doğa bize bu yolculukta çok bonkör davranır... Zamanımızı sonuna kadar kullanmamıza izin verir...

İmza:Kızın... & İmza: Karın...

Resim
Bir kadının hayatındaki en önemli erkekler hiç şüphesiz ilk aşkı babası ve son aşkı kocasıdır... İşte bu iki kitap ile tanıdığımız-tanımadığımız sayıları neredeyse 200'ü aşkın kadının hayatlarının baş rolündeki erkeklere yazdıkları mektuplarda buluşmuş tüm duyguları, sevgileri, aşkları, kimi zaman nefretleri, mutlulukları, sevinçleri, neşeleri kimi zaman hüzünleri, şefkatleri, minnettarlıkları ve kimi zaman da kızgınlıkları... 

Dünyanın en lezzetli kahvaltısı için menemen yeter...

Resim
Dün Ankara'da dışarıda yapılacak kahvaltı için en lezzetli alternatiflerden birini, Sevgi Cafe'yi paylaşmıştım sizlerle... Bugün ise "Yok ben evde oturacağım ama ne yapsam?" diyenlere sözüm... Bence kahvaltının en özel ve de en güzeli menemenli yapılanıdır. Hele bir de taze ekmek ve patates kızartması varsa off değmeyin keyfine o kahvaltının...

Ankara'da haftasonu... Vol.2

Resim
Ben kahvaltının brunch olanlarından pek hazzetmem... Açık büfeye konmuş, normal bir kahvaltıda rastlamayacağınız bir çok tat-lezzet çeşit çeşit biraraya getirilince hoş ve bereketli gelse de sadece gözlerimizin doyumuna hitap eder bence... Ve ne yazık ki varlığın içinde yokluk yaşayarak onca çeşidin arasından aç kalkarım masadan... O yüzden ben "köy kahvaltısı" ya da "serpme kahvaltı" denilen kahvaltı türünü daha bir sever ve doyurucu bulurum... Gözüm de midem de doyar ve hele de dostlarımla, ailemle yapılmış bir kahvaltı keyfime keyif katar.

Bugün bayram... Neşe doluyor mu insan?

Resim
Her şey gibi bayramlar da insan çocukken daha güzel galiba... O yüzden her büyüyen insan "ah nerede o eski bayramlar?" diye soruyor, bugünlere sitem ederek... Oysa bugün ellerinde çantaları, kapı kapı gezen şeker ve harçlık toplayan çocukların cevabı eminim "bayramlar çok güzel şimdi de" olacaktır bu sitemkar soruya hayret ederek...

Dondurmaya en lezzetli alternatif... Sütlü irmikli puding...

Resim
Yaz ayları geldiğinde en büyük tutkudur dondurma yemek. Gerçi ben dondurmayı yaz-kış her mevsim sevenlerdenim. Mado'nun fıstıklı dondurmasının üzerine de hiçbir dondurmayı tanımam... Amma ve lakin dondurmadan daha çok sevdiğim bir lezzet varsa işte o da kendi ellerimle yaptığım sütlü irmikli pudingtir. Keyifle yapar, afiyetle yerim... 

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 10)

Resim
İnsanların "kendilerine uzak olanın beklenmedik yakınlığını" buldukları Diana'nın hikayesiyle okuyucular "kendi yaşamlarındaki tatminsizliklerin ve mutsuzlukların bir prenses tarafından da yaşanmasında aç gözlülükle kendilerini tatmin ettiler."

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 9)

Resim
Diana, arkasında pek çok soru işareti bırakarak hayata veda etti. Yaşamı boyunca pek çok insanın gelir elde etmesini sağlayan bu güzel kadın, adeta tüm dünya toplumlarınca hızla tüketildi. Ne giydiği, nerede gezdiği, ne yaptığı, kiminle görüştüğü, kocasıyla ilişkisi, çocuklarıyla ilişkisi, sevgilileri, duyguları, hastalıkları hepsi ilginin odağındaydı... Ve objektifler nereye gitse hep ona çevriliyordu çünkü hayranı olan kitle onun her anına aç yaşıyordu ve işte bir tünelde o objektifler onu sevenlerinden ayırıyordu... Peki kısa adıyla Di'nin ardından neler yaşanıyordu?

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 8)

Resim
Diana, annesi ile babasının ayrılmasını zorluklarla atlatmış, hayatın dört dörtlük olmadığını daha o küçük yaşında öğrenmiş genç bir kadın olduğunda da geleceğin kralının eşi olurken kendisi olma savaşını zorluklardan geçerken kazanmış, kraliyete, tabulara, klişelere kafa tutmuş asi ama güzel, yardımsever ve sevilen bir kadın olmuştu. Onun hayata gözlerini yumduğu gün aslında bu çalkantılı peri masalı da sona ermişti ve geride bıraktığı Kraliyet Ailesi artık onun gelinleri olduğu aileden çok farklıydı. Diana 36 yıllık yaşamının nihayetinde gelenekleri ile ünlü İngilizleri bile dize getirecek kadar güçlüydü...

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 7)

Resim
Kraliçelik tahtının tek sahibi olacakken o kalplerdeki tahtlara kurulmuş, nihayet sevgisiz kocasının kollarından aşka doğru yol almış mutlu ve yardımsever bir genç kadın olan Diana'nın hayatının bu güzel günleri beklenmedik bir anda ve hem de bu yeni yolun henüz başındayken Paris sokaklarında sona erdi. Kazanın ardından pek çok şey söylendi yazıldı... Ama hiçbirisi onu sevip kalplerinde yer verenlerdeki Diana sevgisini değiştirmedi aksine sonsuza kadar orada Kalplerin Kraliçesi olarak yaşamasını sağladı...

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Resim
Dünyada fotoğrafı en çok çekilen kadın, haberleri en çok yapılan kadın olan Diana için 1997 yazı çok hareketli geçti. Yardım etkinlikleri, sosyal olaylar için farkındalık yaratma çalışmaları ve hepsinden öte yeni erkek arkadaşı ve dedikodular... Ve bu kısa ama koşarcasına yaşanmış hızlı bir hayata son veren kaza...