Beni bu güzel havalar mahvetti...

Şair ne demiş 'Beni bu güzel havalar mahvetti.' Beni de... Tam bir haftadır hastayım, salı günümü yatakta geçirdim, sonra mecbur işler yüzünden evden çıkınca olayın seyri giderek kötüleşti. Cuma gecesinden beri de ikametgahım 1.40'a 2.00 yatağım. Üstelik salı günü Berlin'e yolculuk var, yani bir an önce sağlığıma kavuşmalıyım. Bir de dedim faydam olsun neler yaptıysam sizlerle paylaşayım. Hepimize şifa lazım...


Aslında hastalığım ortaya karışık bir durumda seyrediyor. Pazartesi günü bir anda tansiyonumun düşmesiyle başlayan süreçte, bir yandan burun tıkanıklığı, diğer yandan boğaz ağrısı, vücut ağrısı ve hiç çekilmezi ses kısıklığı ile devam ediyorum. Virütik bir durum da var galiba zemini ise ona ben hazırladım geçen hafta duş alıp evden çıktım, sonra spordan terli çıkıp rüzgarı üstüme yiyince sonuç bu herşeyden biraz biraz ortaya karışık hastalık süreci oldu.

Öncelikle şunu anladım, bu 2014'ün soğuk algınlığı, gribi çok dayanıklı. Atalarımızın dediği gibi ilaçla 1 haftada ilaçsız 7 günde geçmesi en büyük dileğim ama ne yazık ki emin değilim. Peki ben hangi silahlarla savaş açtım bu canavara.

Bir kere herşeyden önce yatıp dinlenmeden geçmiyor ben onu anladım. Keşke diyorum başlangıç aşamasında iş güç demeyip 2 gün kesintisiz yatsaymışım yatağımda. Sonrasında da kesinlikle beslenme en önemli destek. Hatta ilaçlar yanında hikaye kalıyor diyebilirim. O yüzden bence eğer kırgınlık, boğazınızda ağrı yanma filan hissediyorsanız ilk iş mucize "kocakarı" formüllerine başvurun. Pastil ve ilaçlar da elbette en güzel dostlarınız. Ben minoset plus ve mebucain ikilisi ile savaş açtım mikroplara. Bir de okyanus suyu kti olan sinus rinse kit ve propoli evsp ile de burnumdaki mikroplara savaş ilan ettim. Okyanus suyunu burnunuza sıktığınızda yaşadığınız his aynı çivileme denize daldığınızda nefesi içinize çektiğinizdeki his. Hiç farkı yok ilk yaptığımızda ki bunu işyerinden arkadaşım Zeynep aldı bana ve o yaptı... Dedim boğuluyorum denizde. Propoli evsp'yi ise kuzenim önerdi. Bitkisel bazlı bir nazal sprey kendisi hafif menthollü de ve ilk an yakıyor gibi oluyor sonra wuhuuu bir bakıyorsun burnunun delikleri yavaş yavaş açılıyor. Gelelim kocakarı formüllerimize...

Formül 1 : Zencefil-limon-bal
Bu formül için sevgili dostum Evrene ekstra teşekkürler. Zira yarım günde bu satırları yazacak enerjiye geri dönüşümü sağladı.
1 taze zencefili bir kaseye rendeleyin. Üzerine bir dolu dolu tatlı kaşığı bal ekleyin ve yarım limonun suyunu sıkın. Karıştırıp kaşıklayarak yiyin. Yerken bana küfredeceksiniz zira boğazınız başta olmak üzere tüm iç organlarınızın yavaş yavaş o yoldan geçerken yandığını hissedeceksiniz. Ama durun küfretmeyin gidin hemen yatağa girin, 20-25 dakika sonra bir terlemeye başlayacaksınız ki inanamazsınız. Bir veya iki kere çamaşırınızı değiştirmek zorunda kalacaksınız. Sonra terlemeleriniz hafifleyince hemen bir duş alıp geri yatağa girin. Giderek iyileştiğinizi hissedeceksiniz. İtiraf etmeliyim ki kendinizi iyi hissetmeye başladığınızda tadı unutacaksınız. Yoksa yerken aynen şöyle düşündüm; zencefili ilk bulup yemeğe kalkan insan yavrusu neden geri tıkmadı toprağa acaba? Ya çok şakacıymış ya da çok kötü biriymiş ama her halükarda ben yandım da herkes yansın demiş...

Formül 2 : Karabiber-limon-bal-sıcak su dörtlüsü... 
1 limonu sıkıp içine 1 çorba kaşığı bal koyup bol karabiber ekliyorsunuz üzerine de kaynar su. Ama kaynar kaynar içmeyin biraz ılınsın. Bu formülü bana kim öğretmişti hatırlıyamıyorum ama iyi ki de öğretmiş. Karabiber cayır cayır boğazımı yakarken orayı kendilerine mekan etmek isteyen pis kötü kaka mikropların teker teker öldüğünü hissediyorum adeta. Öksürüğüme ve soğuk algınlığıma her zaman iyi gelen bu formülü de size tavsiye ediyorum. Ama unutmadan eğer karabiber midenize dokunuyorsa onu biraz az atın. Bir de isterseniz çubuk tarçın ve toz zencefil ile bu formülü daha da etkili hale getirebilirsiniz.

Formül 3 : Kara turp - bal / kuru soğan - bal
Geçenlerde Başbakanın sesi kısıldığında ki itiraf ediyorum çok gülmüştüm. Zaten sesin kısılması hali bana hep gülünç gelir. Ses kısıklığı söz konusu olduğunda içimde bir yandan kamaşan bir yandan da gülen bir yaratık yaşar. Hele o ses kısıklığı bende ise o yaratık bir de durmadan konuşmak ister. Gelin görün ki bu seferki ses kısıklığım 3 gündür geçmek bilmiyor. Birinci gün cinsiyetimi değiştirmişim gibiydi, ikinci gün sadece ağzım oynuyor ama içeriden bir ses gelmiyordu, bugün yani üçüncü günde ise sanki helyumu saatlerce ağzıma dayamışım gibi bir hal var. Ama giderek iyileşiyorum ve bunu sağlayan ortasını oyduğunuz karaturpun içine bal koymanız sonucunda elde ettiğiniz şurup kıvamında turbun dışına doğrU akan bal. Tavsiye ederim tadı fena değil. Yakmıyor. Karaturp sevmiyorsanız bir kuru soğanı dörde bölüp kaseye koyun üzerine de bal. Bir gece soğukta bekletin. Ertesi sabaha öksürük şurubunuz hazır birer kaşık yiyin. Bakın kalacak mı öksürükten bir eser. Soğanlı versiyonunu ortaokul edebiyat öğretmenim Aysel Aytek'e borçluyum. Ulamayı adıyla bize öğreten ve bana 2. adım olan Güliz ile seslenmesine tek izin verdiğim kişidir kendisi.

Formül 4 : Çörekotu - bal
Bu formül için de sevgili arkadaşım Merve'ye teşekkürü bir borç bilirim. Bal ile çörek otunu karıştırıp yiyorsunuz ve boğazınız rahatlıyor. Bir başka arkadaşım ise çörekotlarını havanda dövüp balla karıştırmamı önerdi ama ben çörek otlarını dişlerimle çıtır çıtır yiyorum sayılmaz mı öyle dedim, kabul etti. Sayılırmış.

Bunlar dışında başka şeyler de yedim içtim. Mesela adaçayı, tansiyonu düşürmese daha çok içeceğim zira boğazı inanılmaz rahatlatıyor. Sonra keçiboynuzu özü ve pekmezi hatta kendisini kaynatıp içmek inanılmaz rahatlatıcı. Ne öksürük kalıyor ne bişey boğazınız yumuşuyor. Bol meyve yedim vitamin olsun diye, ananas, kivi, çilek, mandalina, muz... Kan portakalını taze taze sıkıp suyunu içtim...


Ama tabii sırf bunları yiyerek ve içerek olmuyor. Bol miktarda meyve, sebze ve et yemek, hatta tavuk suyuna çorbalar içmek bünyenizi kuvvetlendiriyor. Bir de moralinizi iyi tutmak. Onun da formülü kolay yattığınız yerde yapılacak en güzel aktiviteler film seyretmek ve kitap okumak. Ben tam da hastalanmadan önce kendime Ferzan Özpetek arşivi yapmaya karar vermiştim. O yüzden de D&R'ın internet sitesinden tüm filmlerini almıştım. İşte o arşivi izledim peşpeşe ve dedim ki giderek geliştirmiş kendini, her filminden ayrı tat aldığım bu usta yönetmen. Sonra bir de sevgili blogger Deep Tone'un kitabını almıştım nihayet onu okumaya başladım ve hızla yarısına geldim bile... İnşallah bu hastalığı ben  yendim bile... (dediğim anda gelen öksürük kriziyle iç sesim diyor ki o kadar emin olma:( galiba dış sesim kısıldı ama bu içerdeki etkilenmedi bu hastalıktan)







Yorumlar

  1. geçmiş olsun. o formülleri bilmiyodum. onlara da bakarım lazım olunca. not aldım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim... bu ilaçlar yetmedi gerçek ilaçlara dönüş yaptım en son antibiyotiklerle kurtuldum illetten...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Bir küçük cadı...