Kayıtlar

Tezgahtaki yeşil elma

Resim
  İşte bir cumartesi pazarı kuruluyor... Güneş tepeye çıktığında olduğum yer çok sıcak olacak belki ama şu anda gökyüzünün alacakaranlık mavisini görebiliyorum. Birkaç sıra arkada olsaydım şu yıpranmış, kirden grileşmiş ama aslında bir zamanlar bembeyaz olan şemsiye yüzünden gökyüzünü göremeyecektim ama güneşten korunacaktım. Galiba her şeye aynı anda sahip olmak mümkün değil.

REİS BEY VE SUÇ VE CEZA OYUNLARI ÖRNEĞİNDE HUKUK, ADALET VE VİCDAN KAVRAMLARI

Resim
En mükemmel adalet vicdandır.  Victor Hugo Bir arkadaşım konservatuar sınavında kendisine  “Tiyatro nedir?”  diye sorulduğunda, bu soruyu  “Tiyatro, insanlığın var olduğu tarihin ilk çağlarından beri, insanlıkla el ele yürüyen bir dededir.”  diye cevaplamış. Aradan yıllar geçtiğinde ve şimdi ülkemizin en iyi oyuncularından biri olduğunda küçükken  “dede”  diye tanımladığı tiyatroyu yine aynı sözlerle ama bu kez  “dede”  yerine  “sanat”  diyerek tanımlıyor.

Ahşabın kurdu

Resim
Hope - Umut Frank Holl   Otuzbeş yıl önce Silvan’dan tası  tarağı toplayıp, dağı taşı altın deyip geldikleri İstanbul’da parası pul, onuru yok oluvermişti. Karı sözü dinlemeliydi... Ne çok yalvarmıştı Gül, “Yapma Bey, biz buraların ağasıyız. Yutar bizi büyükşehir, kaybolur gideriz” demişti de dinletememişti Rıza’ya. Öyle ya koca dururken, karıya laf düşer miydi? Kabullenmişti Gül...

Çavdar sarısı...

Resim
Tarlanın ortasında, ayakta duruyordu Kaymakam... Rüzgarda salınan çavdarların sesini dinliyordu, uzaklara dalmıştı gözleri... Yüzünü yalayıp geçen esinti ile memleketinin yemyeşil dağlarına aktı gitti düşünceleri.

Koltuk...

Resim
Oturduğu yerde gerindi... Elini ahşap masasının üzerinde duran büyük kristal bardağa uzattı... Onun için özel olarak hazırlanmış kıpkırmızı renkli hafif ekşimsi gilaburu suyunu bir dikişte içmeye çalıştıysa da olmadı ancak koskoca bardağı üç sefer başına dikerek bitirdi... Böyle zamanlarda içinden hep geçirdiği gibi “iyi ki” dedi kendi kendine “iyi ki ben buranın başıyım... Evde olsa karımın bana yapmayacağı hizmeti bak altımda çalışan yüz kişi nasıl da yapıyor. Bir düğmeye basıyorum kırmızı su geliyor, bir başka sefer bastığımda yeşil su geliyor... İyi ki başıyım buranın... Zaten anam da hep ne derdi... Soğan bile olsan başı  ol “ ... 

Yeniden buradayım... Ama artık önce hikayelerimle...

Resim
NAZLI ÇİÇEKLER DİYARINA DÖNÜŞ   Yanı başındaki komodinin üstünde duran kadranında tavuk ve civcivlerin yemlendiği kurmalı çalar saati tam 05:55’i gösteriyordu. Yine alarm çalmadan uyanmıştı. O zaten hep böyleydi alarm kurduğu günler alarmdan önce uyanır bir türlü saatin görevini yapmasını beklemezdi. Bu kez de 5 dakika kala uyanmıştı işte… Yatağın içinde doğruldu, alarmı kapattı. Camdan dışarı baktı. Hava hala karanlıktı. Ankara’nın kışı böyleydi. Sabah olmak bilmez, akşam ise hemen çökerdi. Sabah ayazı insanı dondurur, yatağın sıcağını insan asla terk etmek istemezdi. Ama bugün başkaydı, sıcacık yatağından ilk kez bu kadar hevesle kalktı. Yıllar sonra yapacağı bu yolculuğun heyecanı sarmıştı ruhunu. Mutlu muydu, yoksa tedirgin miydi emin değildi. Tek bildiği 13 yıl sonra çıkacağı bu yolculukta artık bambaşka bir Deniz vardı.

Maya...

Resim
Yine uzun süre uzak kaldım buralardan... O kadar kızıyorum ki kendime... İşler yüzünden başım öyle kalabalık oluyor ki. Akşam eve geldiğimde perişan bir halde seriliyorum yatağa... Ama bugün çok özel ve önemli bir gün. Dünya Hayvanları Koruma Günü... Ve tüm yorgunluğuma rağmen burada sizlerle onun hikayesini paylaşmak istedim... Belki bu güzel ve özel anlamlı günde onu sıcak bir yuvaya kavuşturabiliriz...