Sen Benim Hayatımsın...

Bir insanı sevmek... Onu hayatın gibi sevmek... İşte bunun hikayesi "Sen Benim Hayatımsın"... Ve bu hikayeyi yazan Ferzan Özpetek... Varlığıyla dünyayı güzelleştiren bu adam 2. romanıyla da dokundu kalbimin en derinlerine... Düşündürttü beni yine...



"Korktuğumuz şeyleri uzaklaştırmak için yapabileceğimiz tek şey, onları anlatmaktır." diyerek başladığı romanında sevdiğimiz insanları kaybetmeyi anlatıyor aslında... Kimisini ölümlerle, kimisini hayatın akışı içinde, kimisini rahatsızlıklarla kaybediyoruz ya işte onun hikayesi Sen Benim Hikayemsin... Aslında Ferzan'ın hikayesi hepimizin hikayesi... Belki arkadaşlarımız, dostlarımız farklı ama yaşananlar o kadar bizden ki... Bana uzak, başka dünyanın insanları dediğim gayleri, travestileri, lezbiyenleri, transseksüel anlatan filmleriyle, romanlarıyla onları yaşamımın içine almamı, aslında bizden farklı olmadıklarını görmemi sağlayan kişidir Ferzan Özpetek... Onlar da seviyorlar, onlar da aşık oluyorlar ve onlar da bizler gibi normal hayatlar içinde tutkularıyla, hasretleriyle, hayal kırıklıklarıyla yaşıyorlar... 

Hatta onun filmleri sayesindedir belki ben o farklı sandığımız dünyalardan insanlardan da arkadaşım olsun istemişimdir. Sonra bir tesadüf eseri iş nedeniyle tanıştığım bir gay arkadaşım oldu. İtalyandır kendisi. Dünyanın en güzel adamlarından biridir. En tatlı en iyilerindendir. Üstelik işinde de inanılmaz başarılı, yaratıcı ve çalışkandır. Tam bir profesyoneldir o. Ve tam bir dosttur. Ankara'da bomba patladığı zaman kilometrelerce öteden "Elif sen merak ettim iyi misin ailen dostların iyi mi?" diye soracak kadar candandır üstelik.


İşte Sen Benim Hayatımsın da öyle sıcak dostluklarla çevrili Ferzan'ın hayatının hikayesi... Onun filmlerinin, filmlerindeki karakterlerin asıl kahramanlarının hikayesi... Ve birini hayatın gibi sevmenin hikayesi...

Sahi ne güzel şeydir birini hayatın gibi sevmek, ona "Hayatım" demek... Taa içinden gelerek söylemek... Ne şanslıdır insan hayatım diyebildiği zaman ve ne şanslıdır insan hayatım kelimesini sevdiğinden duyduğu zaman...



İşte bu roman "hayatım" diyebilmenin de hikayesi... yine elimde kalemle okudum bu hikayeyi... Öyle cümleler, öyle hayat dersleri vardı ki satırlarının arasında gizli... her birinin altı çizili şimdi... Ferzan kelimeleriyle yine büyüledi beni... "Çünkü sadece çılgıncasına aşık olanlar, bir insanı sevmenin ne demek olduğunu bilir." değil mi? Ve işte artık  başrolünde Tuba Büyüküstün'ün oynadığı İstanbul Kırmızı'sını beklemenin zamanı şimdi...


"Rastlantı sonucu tanıştığımızı bilmek keyif vereceğine batıl inançlara sürüklüyor. Kendimi bir felaketten sağ kurtulmuş gibi hissediyorum: Eğer seni tanımamış olsaydım hayatımın dönüşebileceği felaketten."... "Çok küçük bir ayrıntı olayların değişmesine yetebilirdi. Bir saat önce ya da sonra uyanmak, başka bir ayakkabı seçmek, beklenmedik bir telefon görüşmesi."

Yorumlar

  1. bugünkü yazıma baksan yaaa biii. sona yorumları da oku ama sana bi mesaj var :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. uzun süre bloga girmekte sorunlar yaşadım... yeni düzeldi sayfam dediğin uyarılara uyacağım... uzun bir aradan sonra merhaba yeniden sevgili deep ☺️

      Sil
  2. fırsatım olmadı henüz okumaya, ama listemde

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Her ayrılık bir "Veda"yı hak eder...

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)