Eskişehir'de bir dövülme macerası...

Dövme... Hayatınız boyunca size eşlik edecek bir iz, resim, yazı... Dövme... Bir kültür, tarih, sanat... Dövme... Seçimi zor... Yaptırması kolay... Sildirmesi zor... Eskişehir... Adı eski, kendi güzel şehir... Eskişehir... Adı eski kendi genç ve yeni şehir... İkisi bir araya nasıl mı gelir?


Biz taa ortaokuldan bu yana arkadaş olan 5'li bir kız çetesiyiz. Çetesiyiz biraz abartı oldu hepimiz masum, saftorik ve gayet iyiniyetli yetiştirilmiş 5 avanağız desem o kadar şık durmayacaktı. Gerçekten günümüz dünyasında kalpleri temiz kalmış nadir insanlar varsa işte onlardan dördü benim canım Başak'ım, Burçak'ım, Ebru'm ve Şirin'imdir. Ne mutlu bana ki geride kalan bunca yılın ardından bizler biraradayız. Bizi birarada tutan şey geçmiş mi, bugün mü bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa o her neyse yarın da biz birarada olacağız. 


Hani bir laf vardır ya "En iyi arkadaşlar birlikte saçmalıklar yapmak içindir" gibi... İşte bu ekip tam da öyle bir ekip başkalarına saçma sapan gelebilecek şeyleri, birbirlerini çok iyi tanıdıkları için ve ne istediklerini bildikleri için destekleyen, yanlarında olan "haydi gel bu saçmalığın kapısından birlikte geçelim" diyen ve gerektiğinde "dur arkadaşım bak şimdi burada kendimizi korumamız gereken bir saçmalığın tam da kapısında duruyoruz. İstersen gel beraber dönelim ama yok illa ben bu kapıdan içeri gireceğim diyorsan elimi tut beraber geçelim" diyebilen bir ekip. Benim için yanlarında "kendim" olabildiğim nadide insanlar. Mutsuz anlarımda bile yüzümü güldüren, üzüntülerimi konuşup, hafifleten, başım darda olunca yanımda olacağını bildiğim, mutluluğumun mutlulukları olacağını bildiğim dostlarım...

İşte yine başkalarına gayet çılgın gelecek bir fikir bizi Eskişehir yollarında dövme yaptırmak üzere bir araya
getirdi. Kimine göre bu cümlede dövme yaptırma kısmı çılgıncadır, kimine göre de Ankara dururken Eskişehir'de dövme yaptırmak. Ama bize gayet de mantıklı geldi hem gezmeye gittik, hem de dövme yaptırmak isteyenlerimiz dövmesini tanıdık, bildik birine yaptırmış oldular. Bizi günün erken saatlerinde Burçak'ın kardeşi Batu'muz karşıladı. Konservatuar öğrencisi Batu'muz gün boyu bize eşlik etmekle kalmadı 22 yaşında genç bir erkek olarak yaptığı isabetli tespitler ve muhteşem esprilerle günümüzü kendisi gibi yakışıklı geçirmemizi sağladı.  Tek eksiğimiz yeni oyununun provaları için bizimle gelemeyen Şirinimizdi.

Hızlı trenle yaklaşık 1,5 saat gibi kısacık bir sürede geldiğimiz Eskişehir'de, kahvaltı durağımız Travelers diye bir cafe-pub'dı. Dünyanın dört bir yanını gezmiş kişilerin izlerini taşıyan mekanda, yol boyu yaptığımız Türk erkeklerinin Ukrayna çıkartması esprisini 40 kez söylemiş olacağız ki oturduğumuz masanın adı da Ukrayna'ydı. Burada çok leziz bir kahvaltının üstüne Batu'nun arkadaşı ve bizim kızlara dövme yapacak Taylan'ın yanına gittik. Uzun zamandır benim de yaptırmak istediğim bir şey dövme. Ama sıkılgan yapım, sevdiklerim arasında ayırım yapamıyor olmam, bir türlü ne istediğime ve nereme yaptırmak istediğime karar verememem yüzünden bir türlü yaptıramadığım da bir şeydir. Neyse ki bizim kızlar benden kararlıydılar.

Başak hayattaki hiç kuşkusuz en sevdiği varlık olan biricik oğlu bizim de tatlı yeğenimiz Ömer'cikin adını el bileğinin tam içine yaptıracaktı, Ebru ise hayatındaki en sevdiği karakterlerden olan Şirinler'den birini ayak bileğine. Ve Taylan'ın yerine gitmemizle asıl maceramız başladı.Önce Ebru oturdu koltuğa, sıyırdı eşofmanını ve yavaş yavaş minik Şirin canlanmaya başladı bileğinde... Canı çok yanmıyordu. Sohbet ettik, güldük, eğlendik. Son rötuşları da yapılınca bize el sallayan minik bir Şirin vardı artık dostumun ayak bileğinde. Sonra, Ebruyu endişeli gözlerle izleyen Başak'a geldi sıra ve yazı karakterini oybirliğiyle seçtikten sonra nakış gibi işlendi Ömercik annesinin bileğine. Kızların canının çok yanmaması da beni cesaretlendirdi. Sırada Burçak'ın sırtına konduracağı hayat ağacı ve benim karar vermemi bekleyen dövmem var... Hem bu sefer Şirin de bizimle gelecek. Tam kadro orada olacağız...


Yani demem o ki ben bu macerada şunu anladım; dövme çok da can yakan bir şey değil gerçi Başak'ın bir ara canı yandı ve Taylan'a bir sert çıkış yaptı ama onun bileği en hassas yerlerden biriydi dövme yaptırmak için. Yine de iyi dayandı. Bir de anladım ki gerçekten pişman olunca dönüşü zor bir şey olduğu için ne istediğinize gerçekten iyi karar vermelisiniz. Ve ayrıca sizi yönlendirebilecek ellere teslim etmelisiniz kendinizi çünkü dövmenizi yapan usta eğer tam olarak işinin ustası değilse kağıt üzerinde güzel ama teninizde ucubik duran bir şeyi yapabilir teninize. Son bir anladığım şey ise ki en önemlisi de bu galiba Eskişehir için Porsukun kenarında bira ya da canınız ne istiyorsa onu içmeden, Papağan'a uğrayıp çibörek (evet çiğbörek değil, çi yani güzel börek) yemeden Eskişehir'den ayrılmayın...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Her ayrılık bir "Veda"yı hak eder...

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)