Gaudi'nin renkli şehri : Barselona Rehberi... 1.gün

Çalışmaktan öyle çok yorulup bunalmıştım ki 5 günlük bir tatil kaçamağı kadar bana ne iyi gelebilirdi bilmiyorum. Hele de rotası Barselona olan bir tatil ilaç gibi gelmez mi? İşte teyzemle birlikte çıktığım Barselona seyahatinden izlenimler. Bu yazım gitmek isteyenler için belki biraz da olur rehber :) kendinize mutlaka Dost Kitabevinin harita rehberini de alın ama ;)



Barselona'ya hergün uçuş var özellikle THY ile uçmak yönünde bir tercihiniz varsa size tavsiyem öğlen saatleri uçağını tercih etmeniz. Çift koridorlu kocaman bir Airbus ile yapacağınız bu seyahatte inanılmaz rahat edersiniz. Koltuk araları çok geniş ve rahat. Ama unutmayın check-in yaparken cam tarafını seçin. Orta dörtlü koltuk sıkıcı gelebilir. 

O kadar uçakla seyahat ederim, ilk kez bu seyahatimde THY beni upgrade yapıp bussiness keyfini hediye etmeye kalktı. Düşünün uçak zaten gemi kadar, bir de bussiness bölümü hediye. 3,5 saat yat uyu Elif konforlu bussiness kısmında diyebilirsiniz ama maalesef ben orada fosur fosur uyurken benim yerime oturtulacak hiç tanımadığı kişiyle teyzemin seyahat etmesine bu gönlüm razı gelmedi ve teklifi reddettim. Ahhh bir iş seyahatinde olacaktı ki bak takıyor muydum beraber yola çıktıklarımı :)) Her ne kadar teklifi kabul edemediysem de bu teklifle yolculuğun şanslı başladığını kabul ettik teyzemle...

Güzel bir yolculuğun ardından muhteşem sahiliyle Barselona gözüktüğünde uçağın camından içimde kelebekler uçuşuyor, oley diye haykıran boğacıklar yaşasın tatil diyorlardı... Uçaktan indikten sonra Avrupa'nın hiçbir şehrinde görmediğim lükse ve muhteşem mağazalara sahip Barcelona El Pratt Havaalanı ile tanıştık. Adeta bir avm görünümündeki alanda pasaport kontrolüne ulaşmak için epeyce yürüdük. Ama o kadar güzel ve şıktı ki yürümek dert gelmedi. 

İspanya'nın o muhteşem yakışıklılıklarıyla dikkat çeken erkekleri pasaport kontrolünde bize merhaba dediler. Yani oldu bitti İspanya Ligi maçlarını izlerken bayılırdım İspanyol futbolculara. Ama meğer sadece futbolcuları değil genleri güzelmiş sahiden bu Akdenizlilerin...

Başınızı ne yana çevirseniz bir başka güzellik, hangisini alıp gelsen Kenan İmirzalıoğlu'na rakip olur, Kıvanç Tatlıtuğ'u tahtından eder.  Öyle bir içim sular. Kadınları da hoştu doğrusu. Daha havaalanından genlerinin güzelliğini tespit ederek ve bizim genetik olarak yerleşmiş yağlarıyla tombiş popolarımızı Aerobus otobüsüne yerleştirirerek Barselona'ya şehir merkezine yol aldık. Aerobus gerçekten de bizim için en kolay ulaşım aracıydı, çünkü otelimiz hemen son durak olan Plaza Catalunya'nın yanıbaşındaydı. 20 dakikalık seyahatin sonunda muhteşem güzel kokan ve temiz otelimiz Catalonia Ramblas'daydık. Çalışanlarının sıcaklığı ile bizi karşılayan otelimizin kahvaltısı da hiç fena değildi. Her sabah taze elma, portakal, ananas, şeftali suları, çeşit çeşit peynirler, hamur işleri, meyveler, omletler, zeytin, yağ, bal ile biz Türkler için gayet doyurucu olabilecek bir kahvaltıydı.




Otelin yeri o kadar müthişti ki akşam üstü vardığımız Barselona'nın en görülesi pazarı La Bouqueria'ya 5 dakikada ulaştık. Off ne meyveler, ne sebzeler, ne kuru baharatlar, ne şekerlemeler ve ne çikolatalar. Aklımı orada bıraktım diyebilirim. Hangi yanımı dönsem canım hepsini yemek istedi. Hele o tropik meyveler. Zaten bana tropik meyve ver yeter. Aç kalmam asla. Hepsi mi muhteşem olur, hepsini mi sever insan? Barselona'nın en ünlü caddelesi olan La Rambla üzerindeki bu pazarda hazır kesilmiş meyvelerden almanızı tavsiye ederim böylece hepsinden tadabilirsiniz.





Caddeden denize doğru yürüyürek marinaya varabilirsiniz. Burada Kolomb'un heykelini de görmüş olursunuz. Marina'da yürüyüş yapmanızı tavsiye ediyorum. Tertemiz hava, muhteşem iyot kokusu, martılar... Ve gün batımı... İşte Barselona'ya aşık olmak için ufacık sebepler.  Marina'dan yürüyerek akvaryuma da gelebilirsiniz. Burası büyük bir akvaryummuş biz akşam saatlerinde gittiğimiz için girmedik. Yürüyüşümüze sahilden devam ettik.

Uçakta rastladığımız değerli Bilgin Aygül'ün önerisiyle Champaneria'ya gittik. Amma ve lakin öyle bir sıra vardı ki içeri girmemiz mümkün olmadı. Biz de biraz daha otele doğru yürüdük ve denize bakan restoranlardan birinde oturup il tapaslarımızı denedik. Tapas ne merakındaydım ama bildiğin bizim mezelerin mantığı. Hatta en ünlü tapasları patatesliymiş diye onu deneyelim dedik. Bildiğin patates kızartması geldi. Hani ev yapımı kare kesilen patateslerden. Sosu da bildiğin sarımsaklı mayonez. Garson kadın bana bir tane daha tapas önerdi, minik balıkları unlayıp kızartıyoruz deyip. Hahahaaha düşündükçe hala gülmekteyim ya. Bildiğin hamsi tava gelmez mi? :D 


Saat gece 11'i gösterdiği sırada akşam yemeğimizi yeni bitirmiş otele dönüyorduk ki La Rambla caddesinde hayat tüm neşesiyle devam ediyordu. Biz ise yol yorgunu otelimizde güzel bir uykuya teslim ettik kendimizi...


devam edecek...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Bir küçük cadı...