Don'dum Kişot...

Yıllarca hayalini kurduğum Rus Balesi izleme rüyam nihayet geçtiğimiz cuma günü gerçek oldu... Ama hep hayalini kurduğum kadar güzel bir rüya değildi ne yazık ki... Meğer The Imperial Russian Ballet topluluğu benim bildiğim St. Petersburg'un ünlü Mariinsky Balesi değilmiş... Sadece aynı isimle kurulmuş bir bale topluluğuymuş...  Bolşoy Balesinin baş dansçılarından Gediminas Taranda tarafından 1994 yılında kurulmuş... Yine de mutluydum, uzun zamandır ilk kez bale izlemek beni eski bir dosta kavuşmuşum gibi mutlu kıldı...



Sahne sanatlarından en sevdiklerim arasında ilk üçte yerini alır bale. Müzikle dansın uyumu beni tıpkı müzik gibi başka diyarlara alır götürür. Ankara Devlet Opera ve Balesinin pek çok gösterisini izlemişimdir. Ne yazık ki son 2 yıldır bir türlü ayarlayıp da gidememişim yeni gösterilere bunu geçen gün oturup hesap edince anladım... Üzüldüm... Ankara Müzik Festivali kapsamında Türkiye'ye gelen 40 kişilik Imperial Russian Ballet benim bu hasretimi bir nebze de olsa azaltmış oldu... Yeniden Ankara DOB gösterilerinin seyirci koltuklarında yerimi almam için beni kendime getirdi. Hemen ilk işim güzel bir temsile bilet almak olacak.

Gelelim Imperial Russian Ballet'nin festivaldeki gösterisine... Cervantes'in Don Kişot'unun balesiydi... Ama benim bildiğim Don Kişot hikayesinden çok uzaktı, ne yeldeğirmenleri vardı ne de Don Kişot'un atı Rosinante. Neyse ki uşağı Sancho Panza vardı ve çok sevimliydi. Don Kişot'un aşkı Dulcinee du Toboso  ise kimdi tam bilemedim. Zira başroldeki balerin bir onunla bir bununla flört ediyordu. Hatta öyle ki kuzenim Çiğdem dönüp bana "Ya ben anlamadım burada kimin eli kimin cebinde" dedi... Aslında galiba en büyük eksiklik şuydu DOB'da temsil ile ilgili minik el kitapçıkları verilir böylece hangi sahneyi neyi anlatıyor öğrenir seyirci. Ne yazık ki gösteriden önce böyle bir bilgilenme fırsatım olmadı. O yüzden konusunu anlamaya çalışarak izledim baleyi.

Sonradan internetten yaptığım araştırmalarda anladım ki doğru da anlamışım konuyu... Genç sevgililerin birlikte olmasını istemeyen kızın babasından kaçmalarını anlatıyormuş hikaye. Ne çok yazılmış, oynanmış bir hikayedir genç aşıklara karşı çıkan ailelerin hikayeleri. Neden karşı çıkarlar ki aslında... Hayat o gençlerin değil midir? Birbirini seven insanların hislerini bilemedikten, onlar gibi hissedemedikten sonra o sevgiyi yargılamak hatta ayırmaya, sona erdirmeye çalışmak niyedir? Ne kazanılır sonunda? Kazanılır mı gerçekten birşeyler? Yoksa kayıp mıdır artık hayatta bazı şeyler? Sevgi gibi, aşk gibi en önemlisi hayat gibi, gelecek gibi...


İşte bu düşüncelerle izlediğim gösteride, şunu belirtmeliyim ki kostümler bir harikaydı... Ancak ne yazık ki MEB Şura Salonu'nun ses düzeninde aksamalar oldu ve kimi zaman müzik kesildi. Keşke mümkün olsaydı da DOB'daki gibi canlı müzikle yapılsaydı gösteri... O zaman belki çok daha etkileyici olurdu. Ve belki oyuncular da daha iyi bir konsanstrasyon sağlar, daha iyi dans edebilirlerdi...  Biz de şaşkınlıkla donup kalmazdık izlerken bu anlarda... Ve belki de beklentimiz çok üst düzeydeydi o yüzden bir miktar hayal kırıklığımız da oldu. Ama olsun yine de kuzenlerimle birlikte keyifli bir ikibuçuk saat geçirdik... Ve baleye 2 yıl aradan sonra bu kez kesin dönüş yaptık... 

Yorumlar

  1. aaaa bunu izlemeliyim.
    don kişot gelmiş geçmiş en sevdiğim hikaye ve kahraman.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ankara'da sadece 2 gösteri yaptılar... Ama bizimkiler oynarsa mutlaka izle... konusunu bilince eğlenceli olabiliyor... internetten izlemek istersen de işte sana tüm gösteriyi izleyebileceğim bir link benden :)) sevgiler
      http://www.youtube.com/watch?v=zrTkqtDYUIM&list=PLRX52bnAJLu2p80cBGaVhKOwenSuw5eAZ&index=1

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Bir küçük cadı...