Sanatla aydınlanır yarınlar...
Bilenler bilir, konser, gösteri, sergi, sanata dair ne varsa severim, takip ederim. Ruhumu sanatın o eşsiz okyanuslarında yıkanarak rahatlatırım, arınırım, temizlenirim o sularda... Nisan ayının tamamını hasta geçirdikten sonra (ki hasta hasta Berlin'e d gittim onu ayrıca yazacağım) evden ilk kez iş dışında 23 Nisan kutlamaları için çıktım ve çıktığıma da bir değdi bir değdi anlatamam...
İşyerinden arkadaşım Bercan'ın oğlu yakışıklı Ata, TRT Ankara Radyosunun Çocuk Korosunun bir üyesi. Bu sene sınavları kazanarak bu koronun üyesi olmaya yetenekleriyle hak kazandı Ata. Biz de onunla gurur duyduk. İlk büyük konserlerini ise 23 Nisan'da Ankara Arena'da verdiler ve Atacığım beni de davet etti izlemem için. Hiç kaçırır mıyım böyle tatlı bir yeğenin teklifini. Hastalıktan çıkalı beri kendimi çok yorgun hissetsem de onu kıramazdım. Bu güzel ve özel gününde yanında olmak istedim. Tüm gün eve getirdiğim işleri yaptıktan sonra tuttum Arena'nın yolunu.
Öncelikle şunu söylemem gerek, toplum olarak sıraya girmeyi, birbirimizi dinlemeyi öğrenmemiz gerek. Ben önce içeri gireyim yarışı yapınca kimse içeri giremiyor bunu anlamak gerek. Eğlenmek, hoş vakit geçirmek için gelinen yerler işkenceye dönüyor. Elimde davetiyemle o kaosun içinde kalakaldım. Ve dedim ki her zamanki gibi Elif, kaosun dışına çık ki yolunu bul... Ve buldum rahat rahat açık olan başka bir kapıdan içeri girdim. Bercan ve eşi Serhat'ı buldum derken yanımıza tamamen tesadüf eseri olarak işyerinden çıkartılan bir arkadaşımızın avukatı geldi yanında da arkadaşımız ve işveren avukatı olarak da ben... Üçümüzün ettiği sıcak sohbetin ülkemize örnek olmasını dilerdim. Menfaatleri çatışan, duruşma salonunda zıt fikirleri ve menfaatleri savunan iki avukat ve bir müvekkil gayet güzel birarada izledik konseri, sohbet ettik, eğlendik...
Bu arada tam karşı tribünde de bir başka iş arkadaşımız oturuyormuş ailesi ve dostlarıyla... Salon öyle kalabalıktı ki tanıdıklara rastlamamak imkansızdı. Türkiye'de bir ilke hep birlikte şahit olduk. Üç büyük çocuk grubu yaklaşık 400 çocuk sanatçı sahnedeydi. TRT Ankara Radyosu Çocuk Korosu, Ankara Devlet Opera ve Balesi Korosu ve Bale Grubu, Türkiye'nin ilk çocuk senfoni orkestrası olan Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası... Usta Şef Rengim Gökmen'in yönetiminde birbirinden güzel eserleri sundular bizlere... Muhteşemdirler... Anlatılamaz, yaşanır anlardı...
Sahnede balerin çocuklara ise Tan Sağtürk ve Ayşe Fidanlık eşlik etti. Tesadüf bu ya Ayşe Fidanlık da benim Arı Kolejinden sevgili arkadaşım Cem'in ablasıymış... Dünya küçük, Ankara daha küçük dedikleri bu olsa gerek. Zira konser bittiğinde Ata'nın koro arkadaşının annesi Aslı Bercan'a seslendiğinde bir de baktım ki kardeşimle birlikte aynı koroda bir zamanlar birlikte olan Aslı'ymış, bizim Ata'nın arkadaşının annesi.
Bilirsiniz konserleri anlatmaktansa neler hissettiğimi anlatırım hep. İşte yine sansürsüz tamamen o anki düşüncelerimi paylaşacağım sizlerle... Ne yazık ki ilk kez siyasete de bulaşacak bloğum. Ne yazık ki diyorum çünkü biliyorum bu blogda hayata dair herşeyden söz edeceğimi söyleyerek yazmaya başlamıştım. Siyaset de hayatımızın önemli bir parçası ama benim eski bir siyasetçi çocuğu olarak sevmediğim, uzak durmaya çalıştığım bir parçası. Ama işte ne yazık ki o konserde, ve başka konserlerde, oyunlarda artık elimde olmadan siyasete dair de bir şeyler düşünüyorum.
Elifcim,
YanıtlaSilKonser öncesi ve sonrasında yaşadığımız tüm duygularımıza tercüman olmuşsun.
Eline koluna sağlık.
Hepimiz için çok güzel ve unutulmayacak bir anı oldu.
İlerde olabilecek bu tür organizasyonlarda daima seni aramızda görmek dileğiyle.
sevgilerimizle.
ÖĞÜT AİLESİ.
Bercancığım çok teşekkürler... beni bu güzel anların bir parçası yapmanız beni çok mutlu etti... sevgiler
SilVe sanatla dünyamızı ışıklandıracak olan harika çocukların harika ailelerine, annelerine de bir selam gönderelim buradan... Çocuklarınız bizim güneşli yarınlarımız olacak, emeğinizin her dirhemi kutsal...
YanıtlaSilEvet canım onlara kocaman bir selam ve saygı gönderelim... özverileri için... o anneler, o babalar bir çok şeyden fedakarlık ederek yetiştiriyorlar çocuklarını...
Silbunu da ne hoş anlatmışsın. aferin onlara. arı koleji, yüksel caddesindeydi di mi sanki yaa :)
YanıtlaSilteşekkür ederim... evet eski bina yüksel caddesindeydi bir de karanfil sokakta ama sonra söğütözüne taşınmıştık
Sil