Ankara'da haftasonu...

Haftasonu güneşli olunca tüm kışı eve kapanarak geçiren Ankara halkı kendini sokağa attı... Ama ne atmak Eskişehiryolu tıkandı. Niye mi? Ankara'nın belli başlı avm'leri bu yolun üzerinde de ondan... (sayıları yetmiyor olacak ki 20 tane daha yapılacakmış) Garibim Ankaralılar... Denizleri mi var ki çıkıp bir hava alsınlar... Her yer korularla mı dolu ki gidip bir nefes alsınlar... Ama sıkı durun size alternatif önerilerle geliyorum... Ankara'da gitmesek de görmesek de avm dışında da bir çok güzel yer var...Buyrun gezelim, görelim, Ankara'yı sevelim... 

[Bu ilk yazım Ankara haftasonları ile ilgili devamı gelecek :)]


Bu şehirde doğdum, bu şehirde büyüdüm, bu şehirde yaşıyorum. Bir yandan denize hasret kalsam da bu şehirde,  incecik bir ipten de olsa, her an koparmak için zorlasam da bir bağ var aramızda... O yüzden olsa gerek hep seveceğim yönler arıyorum, onu taa en derinine kadar yaşayıp, içime iyice sindirmek istiyorum. Eğer başka bir yere gidemiyor ve denizi özlüyorsam, koşuyorum Eymir'e, Mogan'a... Denizin yerini tutmasa da su görmek iyi geliyor insana... O yüzden denize hasretlik çektiğinizde önerim bu iki göl olur size Ankara'da. Bisiklete biner, köpeğinizi gezdirir, yürüyüş yaparsanız kenarlarında; bir Kordon'un, Boğazın havasını tutmaz ama rahatlamanızı sağlar.
Yok benim hasretim deniz değil, biraz dolanmak, biraz oturmak, biraz yemek, biraz manzara vs diyorsanız da işte size bir pazar günü programı... Bu programı bizzat uyguladık ve çok memnun kaldık... Ayıptır söylemesi yaptığım organizasyonlardan memnuniyetsiz ayrılan pek yoktur, bazen mesleğimi yanlış seçtiğimi düşünmüyor değilim...

Güneşli bir Ankara pazarı için en güzel başlangıç Kaleiçindeki And Cafe'de kahvaltıyla olur... Terasta Ankara manzarası eşliğindeki kahvaltı, dostlarla sıcak sohbetlerle daha da lezzetli hale gelir... Köy kahvaltısı tadındaki lezzetleriyle And Cafe, Kaleiçinin 1 numarası bence. Serpme kahvaltı olduğu için de benim tercihim. Açık büfe brunchları çok da sevmiyorum. Tabağına doldurduklarından da büfede kalanlardan da bir şey anlamıyor, yediğinin, içtiğinin tadına varamıyorsun. And Cafe aynı zamanda bir sanat galerisi... O yüzden 3 katlı binada eski zamanların eşyalarını, resimleri, bibloları da göreceksiniz. Kalabalık kahvaltımızda biz inanılmaz keyif alıp eğlendik. Vakit nasıl geçti anlayamadık bile.




Tarihi Ankara turuna, bu tarihi binada kahvaltıyla başladıktan sonra...Hemen aşağıya doğru yürüyün. Tarihi Çengelhan'ı sakın es geçmeyin. Bugün Rahmi Koç Müzesi olan Çengelhanı gezmelisiniz. Çocukluğunuza, gençliğinize döneceksiniz. Eski zamanların oyuncakları, televizyonları, fotoğraf makineleri, bilgisayarları... Unuttuğunuz detaylar... Hepsi bir bir canlanıyor gözlerinizin önünde. Şimdi kimbilir nerede olan eski eşyalarınızın özenle korunup, müzede sergilendiğini gördüğünüzde benim gibi "Koskoca müze kuracak bir sürü şeyi Mamak çöplüğüne mi gönderdik" diye hayıflanabilirsiniz.


Ben müzenin en çok oyuncaklarla ilgili bölümünü seviyorum. İçimdeki çocuk yapışıp kalıyor o vitrinlere. Porselen bebekler...Ülke bebekleri... Oyuncaklar... Hani bana verseler saatlerce oynayacağım yüzlerce parça, müthiş bir koleksiyon.







Büyük küçük herkesin ilgisini çekecek bir bölüm oyuncak kısmı. Sadece oyuncak bölümü değil, denizcilik, ulaşım bölümleri de gayet hoş parçalarla dolu. Hele eski model arabalar. Yerleri biraz sıkışık. İnsan istiyor ki daha geniş geniş alanlarda görebilsin. Müzede bir de Esnaf Sokağı var. Tıpkı eski zamanların esnaf dükkanlarını kurmuşlar, balmumundan esnaf portreleriyle. Bir de bahçedeki kocaman uçak. Her an yüzlerce fotoğraf karesiyle doluyor bu müzede.


Müze çıkışında Kaleiçinin diğer tarihi hanlarına da uğrayabilirsiniz. İncik, boncuk, antika satıyorlar. Buradaki dükkan sahipleri de illa bir şeyler satmanın peşinde değiller. Alışmışlar turistlere... Gezip bakınmalara.

Saatlerce yürümek, müze gezmek yavaş yavaş acıkmanıza sebep olacak. Ama merak etmeyin. Hemen kaleden aşağıya doğru inin. İstikametiniz Hamamönü. Yenilenen yüzüyle Hamamönü, fotoğrafseverlerin de mekanı oldu. Tarihi evler, güzel restaurantlar, cafeler... Hepsi bu güzel ve güneşli Ankara pazarında keşfetmeniz için sizleri bekliyor. Biraz yürüyerek karnınızı iyice acıktırın. Neden mi? Çünkü size tavsiye edeceğim Kebab-ı Hayat'ta Ankara'nın en leziz kebaplarını yiyeceksiniz. Onlara iyice yer açın. Sevgili arkadaşım Mustafa Oskay'ın sahibi olduğu bu Ankara Evinde tüm yediklerinizin tadı damağınızda kalacak... Bize karışık ızgara tabağı önermişti Mustafa, nasıl yedik anlatamam... Mmmm  çok lezzetli... Mmmm... Harika diyerek... Böylece bir pazar gününüzü dakikalarınız ve mideniz dolmuş, pazartesiye yenilenmiş olarak noktalayabilirsiniz...

Denizi olmasa da, Boğazı bulunmasa da... Başkenttir Ankara... Doğduğum, büyüdüğüm, yaşadığım şehirdir o...Severim yine de eksiğiyle...Tıpkı bazı huylarını sevmediğin sevgiliyi, yine de o olduğu için sevmek gibidir Ankara'yı sevmek... İstersen bulursun güzel yanlarını, tıpkı bu pazar planı gibi...


Yorumlar

  1. ne güzel sölemişsin seviyosun işte ankarayı.
    plan da iyi, bilmediğim yerleri not aldım.
    ankarayı çok severim.
    örneğin, papazın bağı.
    yüksel, kuğulu park, seymenlerde oturmak sakin sakin, kıtır piliç, tunus caddesi.
    :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Bir küçük cadı...