En güzel hediye... İşte doğduğun an...

Hayatta bazı anlar çok özeldir... Hele ilk'lere dair anlar ise özelin de özelidir. Geri getirilemez, yeniden yaşanamaz anlardır ilk'ler... İlk aşk, ilk sevgili, ilk öpücük, heyecanlı, mutlu, tutkulu pek çok anınız olabilir ama ilk kez kalbinizi çarptıran o an gibi olmayacaktır diğer anlar... Keşke her ilk an'ı anılarda yaşatmaktan öte, bir de fotoğrafla ölümsüzleştirmek mümkün olsa... 


Hayatın en önemli ilk an'ı hiç kuşkusuz ilk nefesimizi aldığımız andır... O ilk nefes ve ilk haykırışımız, ağlamamızla, bir çok anın kolajından oluşacak bir hayata adım atarız. Ve ne yazık ki hayatımızın ilk anını hiç birimiz hatırlamayız. Bizi doğuran annemizin bile sisli hatıralarında yer eder ilk nefesimiz. Yeni gelişen bir meslek olan doğum fotoğrafçılığı ile işte bu en özel an ölümsüzleşiyor. Minik bebeğe en güzel hediye... Onun dünyadaki ilk anı... 
Peki doğum anını fotoğraflayacak sanatçıyı nasıl seçeceğiz? Nelere dikkat etmeliyiz? Biz doğum yaparken bir doğum fotoğrafçısı neler hisseder? Neler yapar? İşte şimdi bunları öğrenmenin zamanı. Kızkardeşimin doğumunda yanımda olan Sevgili arkadaşım, Ankara'da doğum fotoğrafçılığında 10 numara 5 yıldız bir isim Şule Erdem'e sordum, o da yanıtladı... Güzel bir röportaj oldu... Ve benim blogumun da böylece İlk Röportajı yayında...


  • Şule sen bu işe nasıl başladın? Yani fotoğrafçılık ok de doğum fotoğrafçılığı fikri nereden ve nasıl çıktı?Sence bir doğum fotoğrafçısı seçerken en çok nelere dikkat etmeliyiz? 
Fotoğraf hayatımda her zaman vardı. Üniversite de Grafik tasarım bölümünde okumak isteme sebeplerimden birisi de, orada fotoğrafçılık eğitiminin de olmasıdır. 2000 yılında oğluma hamileyken, doğum sırasında ve doğum sonrasında ve daha sonra, büyüme sürecinde hep aklımdan geçen ‘keşke birisi bu anları fotoğraflayabilse’ idi. 2006 yılında, çok yakın bir arkadaşımın hamilelik sürecini bu düşüncelerimden dolayı, fotoğraflarken, doğumuna da girmeye karar verdim. Arkadaşım, doğumdan sonra fotoğrafları görünce hüngür hüngür ağlamaya başladığında, ve bana mucizevi bir şey yapmışım gibi tezahüratlar eşliğinde teşekkürler ettiğinde, bunu devam ettirmeye karar verdim. 2007 den itibaren, profesyonel olarak doğum fotoğrafçılığı yapıyorum. Ankara’da, bu işi yapmaya başlayan ilk isim olmanın gururunu da yaşıyorum tabiiJ

Özellikle son 2 yıldır, doğum fotoğrafları yükselen bir değer haline geldi. Yaptığımız sergiler, röportajlar, katıldığım radyo ve tv programları, yetiştirdiğim elemanlar ile mesleğin tanınmasında katkım olduğunu düşünüyorum son 5 yıldır.Bu bağlamda, doğum fotoğrafçılığına ilginin artmasının getirdiği olumsuzluklar da maalesef oldukça fazla tabi.  Ev hanımları ve henüz üniversitede okuyan öğrencilerin, dijital teknolojinin getirdiği olanaklar nedeniyle, iyi bir fotoğraf makinesine sahip olduğunda, zaten iyi fotoğraflar çekebileceğini düşünmesi, başka meslek sahiplerinin de  yine bu sebeple bu işe soyunması, erkeklerin bile bu işe soyunması, sektörde bir kirlilikte yaratmıştır maalesef. Aldığı 1 aylık fotoğrafçılık kursu sonucunda, maksimum 2 doğuma girmiş insanların web sitesi oluşturarak direk satışa girdiğine, tv programlarında ve röportajlarda bu işi yıllardır yapıyorlarmış gibi tanıtım yaptıklarına şahidim.


Doğum fotoğrafçılığı; öncelikle iyi bir teknik bilgi ve sağlam ekipman  gerektirir. Çekimlerde akan bir süreç vardır, bu sürecin takibinde makinenin ayarlarına hakim olmak, ışığı çok iyi bilmek ve kullanmak, kompozisyonları aktarırken doğru açıdan yakalamak, vurgulanacak objenin-konunun-duygunun  ne olacağına saniyeler içinde karar vermek, arka plana, kadrajda espaslara dikkat etmek vs gibi, sanat eğitimi alt yapısı da gerektiren iyi bir ‘göz’ e ihtiyaç vardır. Bu sadece ‘eğitim’ ve sanatsal sezgi yeterliliğine sahip olan insanlar ile mümkündür. Çekim sırasında tekrarı olmayacak ‘an’ları görüntülemektesiniz orada. Bu nedenle ekipmana güvenmelisiniz. Hastane ve ameliyathane kurallarına dolayısıyla hijyene çok hakim olmalısınız.  Nerede ne yapacağınızı bilmek, ameliyathane ekibinin çalışması sırasında ortamda bir ‘gölge’ gibi olabilmek çok önemlidir. Bu da eğitim ve tecrübe ile mümkündür.


Doğum heyecanı yaşayan anne baba ve ortamdaki tüm yakınlarına, hepsine birden vereceğiniz enerji, destek, maneviyatta bir nevi yaşam koçluğu, pozitif enerji, samimiyet, duyarlılık, gerektirir. Bütün bunları taşıyan bir karaktere sahip olmak gerekir.


Maddeyi uzatabilirim ama okuyucuları sıkmak istemiyorum. Sonuç; iyi bir doğum fotoğrafçısına sahip olmanız için bakmanız gereken bence; sağlam bir referans, fotoğrafçının yaptığı işler ve tecrübesidir. Çekimden önce tanışmanız ve bir kahve içimlik fotoğrafçınızdan alacağınız enerjiye odaklanmanızı tavsiye ederim. Hoşlanmadığınız biriyle geçireceğiniz en az 4-5 saat, yeterince baskı altında olduğunuz bir zaman dilimini kabusa çevirebilir.



  • Düğün fotoğrafçılığı artık çok moda, herkes hazırlıklardan, kızı evden almadan tut da konvoya varana kadar düğün öncesini ve düğünün çekimlerinin yapılmasını istiyor. Doğum fotoğrafçılığında çekimler nasıl yapılıyor? Çekime giderken nelere dikkat ediyorsun? Hazırlıklar yapıyor musun? Anne ve baba adayıyla ön hazırlığınız oluyor mu?

Aslında çok ayrı iki süreç tabii. Ama ikisin de de senaryo belli. Oyuncular ve sahne değişiyor sadece. Yaşanan duygular, akış binlerce doğuma da girseniz, aynı.  Öncesinde dünyaya gelecek bebeğini 9 ay karnında taşımış anne adayının yaşadığı tüm duygu durumu, baba adayının hem eşi hem dünyaya gelecek bebeği için yaşadığı duygu durumu, anneanne adayının önce kızı, sonra torunu için duyduğu kaygı dolu duygu durumu vs… Hep aynı. Şekli, şiddeti belki  farklı ama aynı. Bebeğin odaya getirilişindeki seremoni, babanın bebeğini ilk gördüğünde verdiği reaksiyon, annenin ilk emzirmede yaşadığı  karmaşa…Herkes için aynı! Tüm stepleri biliyorsunuz. Bu zaman içinde ne zaman nerede ne yapmanız gerektiğini öğretiyor. Ama bu ‘aynılık’, zaman içinde kendini tekrar haline gelirse, fotoğrafçının sonu olur bence. Her ailenin kendi rengi vardır, ve ben o rengi objektifimden yansıtırım. Oda süslemeleri ve ikramlar her geçen gün çok daha gösterişli olmaya başladığı için, kompozisyonlarda zenginlik sağlıyor.

Çekim öncesi hazırlık yapıyorum elbette. Bir gün önceden çok iyi dinlenmeye özen gösteriyorum. Kaliteli bir uyku, zinde bir beden ve zihin getiriyor. Çekime giderken yolda mutlaka yüksek volüm müzik dinliyorum. Bu bana enerji yüklüyor. Bütün olarak, her şeyimle ortamda olabilmem ve bunu karşı tarafa hissettirebilmem çok önemli.  Kullanacağım malzemeleri eksiksiz hazır bulunduruyorum . Giyeceğim giysiler ağır olmayan, sıcak ve soğuk ortam değişikliğine uygun, ameliyathanede çok hızlı giyip çıkarabileceğim, dikkat çekmeyen renklerde seçilmiş, ayakkabılarım ise spor  olmalı.

Anne ve baba adayı ile ön görüşme ve planlama olmak üzere 2 ayrı görüşme yapıyorum. Süreci anlatıyor, neler istediğimi ve neler istediklerini konuşuyorum. Süreci konuşmak, aramızdaki yabancılık halini eritiyor. Onlara ekibin bir parçası olduğumu anlatıyor ve hissettiriyorum. Ben, onlarla hayatlarındaki en önemli ‘an’ı paylaşıyorum. Maksimum 3 kez yaşayabilecekleri, bir mucizeyi birlikte yaşıyoruz. Bazen annenin üzerini örtüyor, bazen elini tutuyor, bazen bebeğin altını alıyor, bazen bebeğin gazını çıkarmalarına vs yardım ediyorum. Heyecanlı baba adayı ile, doktor odasında birlikte bekliyor, hissetiklerini tanımlayıp paylaşabilmesi için sohbet ediyorum. Ama tüm bunları yaparken çok ince bir çizgiyi aşmamaya çok özen gösteriyorum. Samiyet ve resmiyet çizgisi. Her şey olup bittiğinde, hayatlarımızda önemli yerler edinmiş oluyoruz karşılıklı.


  • Peki büyük gün geldi. Bir fotoğrafçı olarak gözlem en büyük yeteneğin. O halde benim en merak ettiğim konuya geldi sıra, anneler mi babalar mı daha heyecanlı? O heyecanı yatıştırmak için sihirlerin, gizli taktiklerin var mı? Yoksa hayatta ender yaşanacak heyecanlı anlardan olduğu için akışına mı bırakmayı tercih ediyorsun?
Aslında yanıtladım birkaç yerde. Ama tekrar  toplamak gerekirse, herkes çok heyecanlı. Ama babalar hem heyecanlı hem çok kaygılı. Hem eşleri hem doğacak bebekleri için son derece endişeli oluyorlar. Sihirli olmasa da  kendimce onları rahatlatmaya çalıştığım taktik ve sohbet başlıklarım var. Her şeyin yolunda gideceğine dair net cümleler kurmak ve duygularını tanımlatmaya çalışmak gibi. Endişeli havayı dağıtmak için başka konulara dikkatlerini çekmek gibi. Yaşayacakları güzel duyguya odaklanmalarını sağlamak gibi.vs Ve elbette ki akışına bırakıyorum. Yaşanması gereken güçlü bir duygu yoğunluğu var orada! Ona kimse engel olamaz, akışı değiştiremez.
  • Eminim pek çok değişik doğum hikayesi vardır. En heyecanlı, en rahat, en mutlu, en endişeli diye pek çok duygunun en'ini sıralayabiliriz... Sence bu enlerin arasındaki en doğum çekimin hangisiydi? 
Bir normal doğumdu, Nefis bir anne ve nefis bir baba adayı ile yaklaşık 6 saati birlikte geçirmiştik. Doğum odasında her şey yolunda giderken, bebeğin çıkması gereken an da, annenin ağrı eşiğinin düşük olması nedeniyle yaşadığı acı nedeniyle yeterli ıkınamaması, bebeğin içeride birkaç saniye oksijensiz kalmasına sebep oldu. Bebek çıktığında mosmor ve hareketsizdi. Hayat durmuştu sanki. Her şey B&W olmuş, slow motion ilerliyordu. (benim için tabi) Çekimi bırakmış nefes bile almadan, bebekten gelecek ağlama sesini dua ederek beklediğimi hatırlıyorum. Bebeğe bir şey olursa, anne ve babanın yaşayacağı sahnelerin düşüncesi, o kısacık saniyelerde bana kitap yazdıracak kadar sağlam sahnelerdi.:-) Doktorun son derece profesyonel olması, ekibin tecrübesi ve bebek doktorunun inanılmaz soğukkanlılığı neticesinde, güzel bebeciğin çığlığı ile her şey renklendi canlandı hayat akmaya başladı. Odadan çıktığımda zangır zangır titreyip hüngür hüngür ağladım. Kapıda bekleyen diğer aile bireylerinin bana su getirdiğini hatırlıyorumJ( Kimbilir neler düşündüler hakkımda! Hemşirelerin dedikodu yaptığını ertesi gün duydum tabiJ) Sonradan öğrendim ki, benim için kabus dolu geçen o dakikalar, normal doğumlarda zaten olası komplikasyonlarmışJ Ekip için ‘olası’ olan şey beni hayattan kopartmıştı. Sanırım 100 küsürüncü doğumumdu ve yaşadığım ilk ve (umarım) son minik olumsuzluktu. Olan biteni sonradan değerlendirdiğimde, ne kadar acemice ve duygusal tepki verdiğimi düşününce çok utanmıştım. Ama şimdi düşününce, sadece çok insanca bir reaksiyon verdiğimi görüyorum. Bebek şimdi kocaman ve çok sağlıklı.  Ama ben bu olaydan sonra yaklaşık 6 ay normal doğuma girmedim. O gece saat 02.00 civarı evime dönerken hissettiğim şeyler için Allah’a şükrediyorum. Bana tüm bu duyguları yaşayabilme şansı verdiği için…Her insanın yaşayamayacağı,tanımı çok zor şeylerdi Elif’ciğim.


  • Hayatlarının ilk anına şahitlik ettiğin, o özel anlarını fotoğrafla belgelediğin bebekler senin için çok özeldir, doğum sonrasında da onlardan haber alıyor musun? Onlarla ilgili hislerini bir iki kelimeyle nasıl özetlersin?
Hepsinden haber alamıyorum maalesef. Facebook bu konuda çok iyi bir araç benim için. Oradan takip edebildiğim oldukça fazla bebeğim var. 3,6, 12. Aylarında çekimleri tekrarladığımız bebeklerim oluyor. 1 ve 2. Doğum günlerine davet edildiğim bebeklerim oldukça fazla. Bazılarının ailesi ile doğumlarında mı tanıştık, yoksa önce arkadaşım mıydı onlar benim de doğumlarını mı çekmiştim!? , inan karıştırdığım anneler varJ İlişkimiz o kadar sürekli devam ediyor yani.

Doğumlarına tanıklık ettiğim bebekler, benim meleklerim. Büyümelerini izlerken gördüğüm fotoğraflarının ben de uyandırdığı hissi anlatmam imkansız. Onlara bakarken yüzümde sevgi dolu kocaman bir gülücük oluyor.

  • Biliyorum ki sadece doğum çekimi yapmıyorsun, düğünler ve portre çalışmaların da var. Biraz onlardan da bahseder misin?
Evet. Fotoğraftaki konu başlığım ‘kadın’ kadına dair her şey. Hamileliği, anneliği, gelinliği, güzelliği, kırılgan bedenin altında ki gücü, kadınlığı vs.

Profil çalışmalarında ise, tanınmış isimlerin, portföyleri için, röportajları için, günlük hayatlarını ve işlerini tanımlayan fotoğraflar çekiyorum. Estetik cerrah, kadın doğum uzmanı, sporcu, oyuncu, tiyatro sanatçısı, opera sanatçısı, yönetmen, dansçı, işletmeci vs alanında tanınan bir çok isimle profil çalışmaları yapıyorum. Onlarla 1 gün boyunca birlikte oluyor, empati yeteneğim sayesinde içlerine giriyor, onlara içeriden bakarken, ayna görevi görüp yansıtıyorum. Ruhlarının yüzlerine yansımasını yakalamak için saatler geçiriyorum onlarla. Objektifle ve benimle bütünleştikleri an, mucizevi sonuçlar çıkıyor. O anlarda aldığım enerji sonrası, 10 km koşabilirim mesela. O kadar yükseliyorum. Bunu normal doğumlardan sonrada hissediyorum.

‘Body P’art’ olarak tanımladığım çalışmalar ise tamamen kişiye özel,  kadınların bedenleri ile sanat eseri yarattığımız çok özel çalışmalar.

  • Ve son olarak, bu alanda çalışmak isteyen pek çok fotoğraf sanatçısı adayı var. Onlara tavsiyelerin ve uyarıların ne olur?

Emek vermeleri. Kestirmeden gitmeye çalışmamaları. Bir insanın isminin önüne ‘sanatçı’ kelimesini koyarken, bu kelimeye karşılık olarak ne ürettiğini iyi tanımlamalarını, kelimenin karşılığını verebilecek donanıma sahip olup olmadıklarını objektif olarak görebilmelerini rica ediyorum. Bol gözlem yapmaları, çok fotoğraf çekimi ve gelişmeleri takip etmeleri çok önemli.
Çok teşekkürler Elif’ciğim.


  • Ben çok teşekkür ederim... Koşturmaların arasında bu içten, samimi ve sıcak cevapların için...

Yorumlar

  1. doğum fotoğrafçısı. duydum da tanımadım hiç. ya demek ki iyi çalışıyor, uğraşıyor, tanıyor aileyi, duygularını, ruhlarını. aferin ona ya.
    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. harika bir insandır Şule Erdem... ve bir o kadar harika fotoğrafçıdır da aynı zamanda... Ankara'daki en iyi doğum fotoğrafçısı diyebilirim hatta belki de Türkiye'de... pozitif bir enerjisi var... vallahi onun çalışmalarını görünce doğurasım geliyor... tabii önce bir eş bulasım:))

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Bir küçük cadı...