Masal Şehir... Prag...Prague... Praha...


Hani bize anlatıldığında inandığımız çocukluk masalları vardır... Hani Walt Disney'in o masalları filmlerde canlandırdığı ve bizim de inandığımız hikayeler ... Kaleler... Saraylar... Şatolar... Krallar... Kraliçeler... Prensler... Prensesler... Şövalyeler... İşte onların başkenti Prag... Her yanı masal kokan şehir... Prensim nerede dedirten kaleler, şatolar, katedraller, yollar, köprüler...


Yine bir iş seyahatinde, yine görmeyi çok istediğim Prag'dayız arkadaşlarımla... Gittiğimiz günlerde ülkemizde gösteriler en yoğun günlerini yaşıyordu. Kalbimiz yurdumuzda, aklımız ve ruhumuzla Prag'daydık... Toplantı dışında kalan çok kısıtlı zamanımızda bu masal şehrin bir kaç güzel noktasını keşfetme şansı bulduk... Buyurun şimdi hep birlikte gezelim.


Otelimiz Mala Strana denilen bölgede Sivek Hotel Kampa idi. Bu oteli size tavsiye ederim çünkü şehrin ruhunu öyle güzel yansıtıyor ki... Halı kaplı duvarları ve tavandaki aynasıyla, eski model kapısıyla ilginç asansöründen inerek her sabah şövalye zırhlarıyla dolu bir orta çağ salonunda kahvaltı yapmak güne Prag ruhu ile başlamanızı sağlıyor. Odalar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim ama zaten bu şehirde inanın odada geçireceğiniz vaktiniz çok ama çok kısıtlı olacaktır. Otelin personeli de yeterince ilgili. Kahvaltı her Avrupa şehrinde olduğu gibi zayıf. Nedense bizim kadar çeşitli bir kahvaltı anlayışları yok halbuki o kadar da Türkiye'ye gelip tatil yapıyorlar insan biraz örnek alır canım :)
Otel Prag'ın eski kent denen bölgesine yakın olunca tarihi yerleri gezmek de bir o kadar kolay oluyor. Bu küçük kent adlı bölgenin kalbi ise Prag kalesinde atıyor. Kalenin içi küçük ve renkli evlerle dolu sokağıyla sımsıcak, bu evlerden birinde zamanında Kafka da yaşamış ve evi şu anda müze. Her biri muhteşem güzellikte süslenmiş bu evlerde çeşitli turistik eşyalar satılıyor. Bunlardan hiç kuşkusuz en dikkat çekenleri kuklalar ve bir de yılbaşı ağacı süsü satan dükkanlardı. Gününüzün yarısını bu kaleyi ve içindeki türlü çeşitli mağaza ve müzeyi gezmeye ayırabilirsiniz.







Şehrin en hareketli noktası ise Staré Mesto denilen bölge... Buraya geçerken kullanacağınız Karel köprüsü birbirinden müthiş heykellerle süslenmiş... Ne yazık ki su baskınlarının olduğu bir döneme gelen seyahatimizde biz bu köprüyü hiç kullanamadık. Eski mahallenin en büyük meydanında yer alan belediye sarayının üzerideki astronomik saati ise saat başlarında ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

Bir tür guguklu saat diyebileceğim bu saatin atraksiyonu her saat başında iskelet çanı çalmaya başladığında hemen saatin üzerindeki camlar açılıyor ve içeride İsa'nın havarileri dönerek camın önünden geçiyorlar. Aslında çok abartılası bir şey değilmiş gbi gelse de özellikle Hristiyan turistler için tam bir ilgi noktası... Hatta gelinler burada fotoğraf çektirmek için özel olarak geliyorlar. 


İşte böyle bir gelinin çiçek atma seremonisine katılan biz iki Türk kızı çiçeği birlikte yakalamayı başardık. Böylece sadece gelin için değil bizim için de güzel bir anı oldu. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim ne çok evleniyorlar 2 gün içinde onlarca gelin gördük.Ben de kaçak bir kaç tane düğün fotoğrafı deneme çekimi yaptım... Pek de başarısız sayılmam sanırım ;) En azından düğün fotoğrafçısı arkadaşlarımdan başlangıç için bu işte iyi olduğum teyidini aldım.

Şehrin en hoş binaları ise Josefov denilen Yahudi Mahallesinde... Üstelik bir çok ünlü mağaza da şehrin bu zengin bölgesinde yer alıyor.  Öte yandan şehrin yeni bölgesi olan Nove Mesto'da ise Céleste adlı dans eden binayı görmeniz mümkün. Prag öyle bir şehir ki sürekli etrafınıza bakarak gezmek zorundasınız. Eğer dikkatli bakmazsanız bir çok güzel detayı kaçırabilirsiniz. O yüzden gözlerinizi dört açın... Binalar çok güzel, kadınları ve erkekleri de çok güzel. Şehrin her yanı yaşanası ve bir nefesle içe çekilesi...



Prag'da hayata gelince... Tadılası tatların başında Çek biraları geliyor... Bir de Çek kolası Kofola var, kola kadar şekerli ve gazlı değil, mideyi rahatlatan bir hali var sanki biraz meyan kökü şerbeti gibi. Yemekleri ise ilginç diyebilirim, et sebze her çeşit var ama ortaçağ restoranlarında yiyorsunuz ve nedense bu restoranların hepsi yerin altında... Ayrıca şehirde Avrupanın en büyük diskosu da bulunuyor: Karlovy Lazne... Her katı farklı konseptte kurulmuş bu diskoda buz bar da var. Ayrıca yine gidilesi bir mekan ise Hard Rock Cafe... Vakti zamanında Ankara'da varken gitmeyi en sevdiğim bu Cafeye yıllar sonra yeniden gitme fırsatını Prag'da yakalamış oldum. Ve sevgili yeğenim minik Ece'ye böylece ilk Hard Rock Cafe t-shirtünü de hediye etmiş oldum. 

Prag'da değişik bir şey yapmak isterseniz size tavsiyem otel resepsiyonundan edineceğiniz programdan seçip bir klasik müzik konserine gitmenizdir. Verdiğiniz paraya değecek bir saat yaşamış olacaksınız. Tıplı Ruslar gibi Çekler de sanatta son derece yetenekliler. Biz inanılmaz güzellikteki soprano Lenka Skornickova'nın solist olduğu konserde çok keyifli dakikalar yaşadık. Vivaldi'den Mozart'a, Handel'den, Bach'a, Verdi'den Dvorak'a seyahat ettik...

Prag her yönüyle yaşanması gereken bir şehir... Balayı için, arkadaş arkadaşa gezmek için ideal bir şehir... Sadece dinlenmek için uygun değil... Bir kez daha ama bu sefer tamamen turistik olarak bir kez daha Prag'ı görme isteğiyle dolu ayrıldım, her yanı masalsı bu güzel şehirden...






Yorumlar

  1. Harika bir yazı olmuş.Aynen söylediğin gibi Prag yağmur da da çok romantik...
    Kiliseleri meysanı ile ihtişamlı meysanda şekerli bir tatlı yapıyorlardı halk gibi ismini hatırlıyamadım şu an aklımda kalanlardan biri bir diğeri ise çan sesleri çok ilginç gelmişti bana...
    Kalemine sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet kokoreç gibi şekli olan bir tatlı hamur ve pudra şekerli adını ben de ne yazık ki bilmiyorum:( teşekkür ederim bu güzel yorum için

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Bir küçük cadı...