Kemerlerinizi bağlayın... çarpmanın etkisi büyük...

Her senenin bir diğer bekleneni de Ferzan Özpetek filmidir benim için... İple çekerim gösterim tarihini... Tanıtımları, yorumları vb hiçbirşeyi okumam, dinlemem. Neden mi? Çünkü bilirim ki o ne yapsa kalbimin en derinlerinde bir yerlere dokunur hep... Hani önyargılar hep olumsuzdur ya, Ferzan ve filmleri söz konusu olduğunda benim önden gelen yargılarım hep olumludur, ne mutlu ki hep de doğru çıkmıştır.


Mavi Yasemin'i izledikten sonra, sinemadan çıkarken karşımda bir kadınla bir erkeğin çırılçıplak olduğu anlaşılan içten, aşk dolu sarılışlarıyla bir afiş gördüm... Sıcacık bir afiş, bir o kadar da hüzünlü, içimi özlem dolduran. Kemerlerinizi bağlayın diyordu bana, Ferzan'ın adını görünce heyecanla kuzenim Çiğdeme döndüm ve "Çidomik bu filme gelelim olur mu?" dedim. Canım kuzim beni kırmadı. Film gösterime girer girmez o kocaman beyaz perdenin karşısında aldık yerimizi. Ve yine Ferzan'ın dünyasına yaptık bir yolculuk.


Yine yaptı yapacağını bana... Her zaman olduğu gibi koltuğuma mıhlanıp kaldım, kalbimde fırtınlar kopardım. Hayatın bir bölümünden anlarla kendimle başbaşa kaldım... Ne sohbetler ettim kalbimle ne sohbetler. Sordum ona "Yasak olsa da aşk alır mıydın içine?" Boynu bükük cevap verdi bana "Aşkın yasağı olur mu hiç? Ben çarpıyorsam bu kafesin içinde yasak mı dinlerim sence?"... "Peki" dedim "Ya yalnız kalırsan? O zaman da mahkum etmeyecek misin kendini bu yalnızlığa?" Gülümsedi bana "Bak" dedi "Var mı yanımda biri daha?"


İzlerken öyle özledim ki o afişteki gibi beni saran kolları... Başbaşa kalındığında dünyayı unutturan o sevgiyi. Sadece ondan ve senden ibaret hayatı, hayalleri. Sevgiyle dolu kavgaları, yorgunluğu unutturan, güç veren sevgi dolu gözleri, dünyayı renklendiren gülümsemeyi, içimde güneşler açtıran o aşkı... Sadece iki kişinin anlayabileceği o duyguları. Ve dudaklardaki, kalpteki, dildeki o tadı, burun direğini sızlatan, duyduğunda tir tir titreten kokuyu hissettim yanı başımda...


Herkes şanslı değil maalesef öyle bir sevgiyi yaşayacak kadar... Ve çok az insan şanslı bir ömür bu duyguyu paylaşacak kadar... Hani derler ya hastalıkta ve sağlıkta ölüm ayırana kadar... Yaşamayan bilmez, bilemez, yaşarken de belki kıymeti çok anlaşılmaz, kaybedene kadar...

Ve hüzün çöktü kalbime... o küçük kafes içinde yapayalnız atan kalbime...


Filmin hissettirdikleri bunlarla sınırlı değil elbet... Sevdiğinin kollarındaki huzur dolu uykulardan çok daha ötelerde kalbi titreten anlarla dolu... Seni o kollardan alıp, ölüm korkusuna götüren ve ömrün en zorlu sınavlarından geçerken yalnızlıkla harmanlanan aşkın hikayesi... Hüzünlere sevk ettiği anda ne yaptın ya Ferzan dedirten, hani o mutlu anlar diye kalbin burulurken kahkaların kucağına bırakan... Boynunu büktüğün anda, adeta çeneni tutup da başını kaldıran ve gözlerindeki sevgiyle seni ısıtan sevgilinin dokunuşu gibi anlarla dolu bir filmde, gözleri bayram ettiren iki güzel insan... Bir muhteşem hikaye...

Yorumlar

  1. ben de çok severim. izlicem daha bakalım.

    bi de fatih akın var o da süper bence :)

    YanıtlaSil
  2. mutlaka izle... ben 3 gündür hasta yatıyorum.. allahtan tüm ferzan filmlerini arşivleyeyim diye almıştım hepsini peşpeşe izledim hasta yatağımda giderek geliştirmiş dedim...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Bir küçük cadı...