Berlin... Gidilesi bir şehir... hatta yaşanası...

Avrupa'da en çok yaşamak istediğin şehir hangisi diye sorsanız ilk üçte Berlin yer alır hem de 1.sıradan giriş yapar listeye... Savaşın tüm izlerini silmiş, Doğusu ile Batısı barışmış modern binalarla tarihin birlikte yaşadığı, tertemiz havası ile yaşanılası bir şehirdir Berlin... Her sokağını büyük bir keyifle gezdiğim bu güzel başkenti sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyordum... Nihayet sindire sindire yazabileceğim bir zamanı yakaladım...



Brandenburg Kapısı
Berlin, yıllarca (1961-1990) doğu ve batı olarak ayrı bir hayat sürmüş iken 1989 yılında ülkeyi hatta Avrupayı ve hatta dünyayı Doğu ve Batı diye iki bloğa ayıran ünlü Berlin duvarının yıkılmasıyla yeniden tek bir şehir oldu. Böylece yıllarca siyaset, ideoloji olarak ayrılmış şehrin iki yanındaki Berlinliler yeniden biraraya geldi. Ama bu ayrılığın izleri halen şehirde yaşıyor... Şehrin doğusu ve batısı modern ve tarihi diye ayrılıyor adeta. 


Tier Garten

Şehri benim için en yaşanılası kılan ise 210 hektar büyüklüğündeki Tiergarten... Kocaman bu parkı görünce insan ülkemizde neden böyle parklar yok diye hayıflanıyor. Koskocaman park dediysem yanlış ifade etmiş olurum burası bir orman. Şehrin göbeğinde yüzyıllık ağaçlarıyla, göletleriyle heykelleriyle ve tam ortasındaki muhteşem Zafer Anıtı ile bir oksijen deposu. Sabahları, akşamları içinde yürümek, bisiklete binmek öyle keyiflidir ki anlatamam. Gerçi ben bisiklet kullanamadığımdan yürümenin tadını çıkarttım hep. Sincaplar, tavşanlar koşarken etrafta sağlıkla güne başlıyorsunuz. Şehrin tam göbeğinde böyle bir akciğere sahip olunca Berlinliler her daim tertemiz bir havada yaşıyorlar. Bu da beni Ankaralı olarak en üzen hususlardan biri... Ne yazık ki şehrimizde sayılı bulunan ormanlık alanlar da yol denilerek, bina denilerek kesilmiş durumda. Ve ne yazık ki yöneticilerimiz bir ağacıın yerine diktikleri fidanların kaç yılda yeniden ormana dönüşebileceğinin farkında değiller. 

Postdamer Platz
Tiergarten'da yürüyüşünüzü dilerseniz Postdamer Platz'da bitirebilirsiniz. Bu meydan şehrin en modern binalarının bulunduğu yer. Berlin Duvarından da bazı parçaların halen durduğu Postdamer Platz'ın en ünlü binası Sony Center. Ünlü markanın alışveriş merkezi zincirinden biri olan Berlin Sony Center mimarisiyle de dikkat çekiyor. Bu merkezin hemen çıkışında koca bir Zürafaa heykeli vardır ki tamamen Lego'dan yapılmadır. İşte o Legoland'i mutlaka ziyaret edin tavsiye ederim. Yine Postdamer Platz'da görülesi yerlerden biri de Ritz Carlton Oteli'nin lobisidir ki çok şaşaalı bulmuştum kendisini. Ve hemen devamında yer alan sokağın başında Vapiano zincirinden bir restoran göreceksiniz. Mutlaka orada yemek yiyin. Makarnaları, salataları, pizzaları harika. Self servis bu İtalyan restoranındaki sarımsak, zeytinyağı ve şarap kokusu hep burnunuzda kalacak... Tıpkı bende şu anda olduğu gibi o tadı hasretle damağınızda hissedeceksiniz...

İş arkadaşım Mehmet Güven ile
modaya uyduk,
 Brandenburg Selfiesi çektik...
Bu arada unutmadan söylemeliyim Tiergarten'dan Brandenburg kapısına doğru yürürken Holocaust Anıtını (Yahudi Soykırımı Anıtı) da görmeniz mümkün olacaktır sadece başınızı sağa çevirmeniz yeterli.

Postdamer Platz büyük bir meydan olması ile dikkati çekse de Berlin'in hiç kuşkusuz cazibe merkezini Brandenburg kapısı oluşturuyor. Üzerindeki devasa Quadriga heykeli Napolyon'un Prusya'yı yenmesi ile Paris'e gittiyse de daha sonra Fransızların yenilmesiyle ait olduğu yere geri dönmüş. Bir dönem Nazilerin de güç sembolü ilan ettiği bu muhteşem kapının inşaatı 1791'de tamamlanmış. Bir Ankaralı olarak bundan 223 yıl önce yapılmış bu şaheser kapıyı görünce günümüz teknolojisine ve gelişmişliğine rağmen şehrimizin uyduruk kapılarına hayıflanmadan geçemedim. Bu güzelliğin yarısını dahi yapamamış olmak ne acı. 

Berlin'e gelen tüm turistlerin dilindeki bir diğer mekan da Check Point Charlie'dir. Doğu ile Batı arasındaki 3 geçiş noktasından biri olan bu kontrol noktası Amerikalılara ait bir kontrol nizamiyesinden oluşuyor. Halen ABD Üniformalı askerlerin bulunduğu bu turistik mekanın etrafında da hediyelik eşya satan dükkanlar bulunuyor. Brandenburg Kapısının oradakilerden daha az olsa da bu dükkanlar biraz daha uygun fiyatlılar.

Checkpoint Charlie
Berlin'in en görülesi müzesi Bergama Müzesi. Özellikle biz Türkler için... Çiniler, harabeler hep ülkemizden giden ve nasıl gittiği tartışmalı olan eserleriyle dikkat çekici bu müzeyi ben ne yazık ki ziyaret edemedim. Ama bir dahaki seyahatimde ilk yapacağım şey müzeyi ziyaret etmek olacak. Zira 4. kez gitmiş olmama rağmen halen görememek benim için en büyük utanç kaynağı.  Müzeler adasının hiç kuşkusuz en önemli müzesi olan Bergama müzesini mutlaka ziyaret etmelisiniz. 

Alışveriş sevenler için de Berlin tam bir cennet... Daha önce söylediğim gibi Sony Center tam bir teknoloji merkezi... Öte yandan Berlin'in en lüks alışveriş merkezi KaDeWe'dir. KaDeWe'nin de üzerinde olduğu caddede ise tanınmış pek çok markanın mağazaları bulunmaktadır. O nedenle alışveriş meraklılarının şu sayfadaki tavsiyeleri okumasını öneririm :Berlin'de Alışveriş. Unutmadan mutlaka bir Ampelmann mağazısına uğrayın. Çünkü Berlin'in simgelerinden biri ayı diğeri ise Ampelmann adlı trafik lambası işareti. İlk kez trafik ışıkları Berlin'de kullanılmış... Bu yüzden anlamlı bir hediye olacaktır Ampelmann. Ayrıca Berlin Duvarının parçası olduğu  söylenen taşlardan da alabilirsiniz... 

Meclis

Berlin tabii ki sadece bu saydıklarımdan ibaret değil... Yıkık kilise, Berlin Olimpiyat Stadı, İmparatorluk Meclisi, Madame Tussaud Müzesi... gibi upuzun bir liste var ziyaret edebileceğiniz. Doya doya gezilesi görülesi bir şehir Berlin... Gündüzü ve gecesi rengarenk bir başkent...



Berlin'de Türk Olmak... (detaylı bilgi için :Almanya'daki Türkler

Kreuzberg'de Fenerbahçeli
bir uydu anteni :))
Biliyorsunuz 1960'larda Almanya iş gücüne ihtiyaç duyunca kapılarını yabancı işçilere açtı. Bu göç imkanından da Türk vatandaşları da faydalandı. O zamanlar sadece para kazanıp ülkelerine dönmek amacıyla Almanya yollarını arşınlayan Türkler şimdi artık Almanya'yı vatan, Türkiye'yi gurbet görür oldular. İşte böylece Almanya'da da Türk Mahalleleri kuruldu. Bunlardan biri de Berlin'de Küçük İstanbul diye anılan Kreuzberg... Burada pek çok başarılı Türk Vatandaşı yaşıyor. Bunlardan biri daha önce de ziyaret ettiğimiz Nihat Sorgeç... Kendisi mesleki eğitim alanında bir duayen olmuş. Bir sefer gittiğimde de ünlülerin kuaförü Civan ile tanışmıştım. O sefer tesadüf ki Berlin'de Altın Tavuk Ödülleri veriliyordu... İşte böyle pek çok ünlü, başarılı Türk var gurur duyacağımız... Ama içlerinden en ünlüsü Osman Amca...


Osman Kalın'ın evi
Osman Amca (Osman Kalın) işçi göçü sırasında memleketi Yozgat'tan kalkmış Berlin'e gitmiş. O zaman duvar şehri ikiye bölüyormuş. Osman Amca memleketteki bağı, toprağı özlemiş olacak ki duvarın dibindeki 25 metrakarelik toprağı ekip dikmeye başlamış. Arsa şehrin batı kısmında kalsa da doğusuna aitmiş. O yüzden kimse ses çıkarmamış. Osman Amca da ailesini yanına alıp, buraya bir gecekondu kondurmuş. Batıdaki yetkililer gecekonduyu yıkmak isteseler de arsa Doğu'nun olduğundan müdahale edememişler zira o zaman Batı ve Doğu demek iki ayrı şehir hatta iki ayrı ülke demek. Bu arada Osman Amca arsasının üzerine kurduğu gecekonduda yaşamaya devam etmiş. Üstelik Doğu Berlin tarafından bir subay da Osman Amca'ya bu arsayı kullanabilmesi için bir belge vermiş. Bu doğru mu değil mi tartışılıyor ama bilinen şu ki duvar yıkıldıktan sonra da Osman Amcanın evi iki belediyenin sınırında kalıyor. Kreuzberg Belediyesi ile Mitte Belediyesi benimdi senindi derken, Osman Amca 30 yıldır kullandığı arsanın tapusunun da artık sahibi... Ve Osman Amcanın evi turistlerin de ilgi odağı...

TC Berlin Büyükelçilik Binası
İşte Türk nüfusunun 4 milyona yaklaştığı bu ülkede Berlin Büyükelçiliği de ülkemizin en büyük ve en görkemli büyükelçilik binası olarak hizmet ediyor. Büyükelçilikler bölümünde bulunan ülkemizin kançılaryası böylece bir başka gurur kaynağı. Modern mimarisi ile Türk kültürünü birleştiren binada, pek çok etkinliğe de yer veriliyor. Büyük elçilik binası aynı zamanda boğazları da simgeliyor... Ülkemizin can damarı Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından esinlenilerek gerçekleştirilen proje Berlin'de dikkat çekiyor.


Marilyn Monroe'nun balmumu
heykeli ile selfie
Berlin anlatmakla bitiremeyeceğim bir şehir... Gece hayatının tüm renklerini Hackescher Markt'ta yakalayacağınız, tarihin ruhuna müzelerinde, kaldırımlarında ulaşacağınız, tekno parkında güneş enerjisi teknolojilerinin araştırıldığı, hayvanat bahçesinde canlı bir hayatın yaşandığı, yemesi, içmesi, gezmesi keyifli, grafittileri ile rengarenk, sağlığınıza parklarında kavuşacağınız bir dünya başkenti... Berlin gidilesi, görülesi, yaşanası bir şehir...




Yorumlar

  1. Güzel bir yazı hazırlamışsın. Ben de Berlin'e 5 kere gittim. 1 keresinde Pergamon müzesini görmek kısmet oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim Deniz... ben de inşallah görücem bir gün...

      Sil
  2. bak berlini merak ediyorum görmedim ama gidicem. sokaklarını merak ediyorum. bi de edebiyatta ve sinemada çok karşılaştım ondan. :) giderken bakıcam bu yazına sona da gidince sölüceem :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. peki yorumlarını bekliyorum... az bile anlatmışsın diyeceksin :))

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Bir küçük cadı...