Yenilesi yutulası meyveler...
Bilen bilir benim canım boğazımdan gelir... Açken ben ben değilimdir. Ve ne yazık ki pis, kötü yemekler, yani fast food, abur cubur, hamurişleri, şekerler benim favorimdir. Bir gün ayrı kalayım onlardan yüzüm düşer, içim sıkılır... Hele ki aç kalayım aman diyim yaklaşmayın... En son check-up maceamda açım diye gittim arabayı duvara çarptım hem de göz göre göre görmeyerek... Yazarken yazması zor oldu da çarpması kolaydı valla... Olan oldu gitti canım stop lambası...
Bu pis boğaz bendeniz en severek yediği sağlıklı şey ise tropik meyveler, gel gör ki bünyeye sağlıklı gelen bu meyvelerin bütçe sağlığını sarsması söz konusu ya neyse... Günde 5 manav gezip hiçbirinde bulamayınca bulduğuna cüzdanı bağışlayasın gelmesi de tatlarının çekiciliğinden.
C Vitamini deposu rambutan kardeş :)) |
Bundan bilmem kaç yıl önceydi, lafın gelişi değil hakikaten bilmiyorum çok sene oldu... Herhalde 1999'u 2000'e bağlayacak yılbaşı arifesiydi. Milenyuma giriş yapıyoruz diye özel bir kutlama yapalım istedik kuzenlerimle. Metro Gross Marketin de broşürü gelmişti tesadüf, tropikal meyveleri satışa sunduklarını haber veriyorlardı. İşte biz de böylece özel kutlama stilimizi belirledik. Bu meyveleri ilk kez yiyerek girecektik yeni yıla. Tuttk Metro'nun yolunu... Gömdük 150TL'yi tadımlık alabildiğimiz meyvelere. Hani yanlış anlamayın 150 TL dediğimiz rakamı ki o zamanın parasıyla iyi para ediyordu, meyvelerden birer bilemedin 2'şer yok en fazla 4'er tane alabilmiştik.
Büyük bir merakla eve geldik... Yılbaşına var bir kaç gün. O kadar parayı saymışız şuncacık meyveye. Bilmiyoruz ki bozulurlar mı yemedik diye. Bozulurlarsa endişesi ile tatları nasıl acaba merakı yarışınca birlikte ipi göğüslediler haliyle. İndirdik meyveleri mideye. Ama o kadar para vermişiz. Öyle hoppalak cuppalak yemedik tabii...
Sindire sindire yiyoruz. 1 meyveyi 4'e bölerek yemenin de keyfi ayrı paylaşımı öğreniyorsun. Zira paylaşmayayım tümünü 1'er 1'er yiyeylim desek önümüzdeki altı ay geri kalan yiyecekleri bölüşmek zorunda kalacağız o kadar batıkları oynarız yani.
En üstte Pithaya, ortada Mangostan, en altta Rambutan |
Bir yandan tadına bakıyoruz meyvelerin, bir yandan o tatları yorumluyoruz. "Hmmm ok lezzetli", "Hmm bu tatsız sanki...", "Ay bu aynı çilek ama içine üzüm suyu katılmış çilek", "Bak bu da aslında portakal ve limonu karıştırmışsın gibi", "Ya bu da sanki kavunla hıyarı çifleştirmişler gibi değil mi?"... Bir meyveye para ödeyip aynı anda en az iki meyve tadı alınca da bu fiyata değdi hissi yaşıyor insan. Bir de kıtmır kıtmır yiyince tadı damağında kalıyor ya o da ayrı bir lezzet katıyor sanırım. Üstelik tam bir ekonomi dersi, sınırsız meyve yeme ihtiyacını kısıtlı kaynaklarla gideriyorsun.
Benim favorilerim nispeten kolay bulduğum Rambutan, Mangostan, Pithaya (ki kendisine ejder meyvesi de deniliyor. Rambutan çok tatlı bir üzüm kıvamında çilek karışımı iken, Mangostan yumuşak bir tatlı kavunumsu ve İngiltere Kraliçesi Victoria'nın kendisine bu meyveyi getirene 100 pound verecek kadar keyifli tadı olan bir meyve, Pithaya ise içine çörek otu ya da kivi çekirdeği konulmuş az tatlı bir meyve Ejderya Meyvesi denilmesinin sebebi kabuğundaki ejderhamsı görüntü sanırım.
Benimse en sevdiğim meyvelerim tabii ki Momijilerim Percy & Violet |
İş meyve kavramına gelince aklıma hep çocuklugumdan bir anım geliyor.
YanıtlaSilBilinç altımda nasıl yer etmiş bilmiyorum ama kiviyi yiyince kendimi hep zengin hissediyorum. Kivi; bir kral yemeği/meyvesi. Kendimi her fakir hissediğimde gidip marketten bir tane kivi alıp geliyorum.
Vitaminli meditasyon (:
Hahaha.. o zamanlar kivi az bulunurdu ve gerçekten de sadece zenginlerin evlerinde olurdu. ya da boğazına düşkün olanların... şimdi ülkemizde de yetişiyor artık ve yeni neslin çocukları için elma kadar sıradan ve normal... oysa onun sayılı olduğu günleri bilen bizler için halen zenginlik sembolü... :)))
Sil