Kürk Mantolu Madonna... Artık ben de hayranım ona...

Bir roman çok okunuyorsa ben uzak dururum... Popüler olup da okuduğum roman sayısı çok azdır. Blogu okuyanlar bilir.... Orhan Pamuk ve Elif Şafak'tan uzak duruşum hep bundandır... Ama klasikleri ve elbette polisiye, gerilim ve maceraları her daim okurum. Onların yeri ayrı... İşte Kürk Mantolu Madonna da uzun zamandır okumak istediğim, merak ettiğim bir klasikti. Son dönemde ne kadar popüler oldu değil mi?



Bir insanı aklı başında sevmek...
işte galiba mesele bu...
Sosyal medya hep romandan alıntılarla dolu... Peki Sabahattin Ali'nin 1943'te, yazdığı bir roman nasıl oluyor da 72 yıl sonra dokunabiliyor bunca kalbe... Elbette ki Sabahattin Ali'nin edebiyatın önemli bir ismi olmasının etkisi büyüktür bunda. Ama onu önemli yapan da kalplere yıllar da geçse dokunabiliyor olması değil mi aslında?

Romanı alıp okumak hep aklımdaydı ama bir tesadüf sebep oldu buna. Geçen hafta cumartesi günü migren ataklarıyla boğuşurken arkadaşlarım Esra ve Rüyam beni akşam yemeğine davet ettiler. Biraz dışarı çıkıp, kızlarla laflamak iyi gelebilir dedim. Kızlar buluşmaya biraz geç kalınca ben de boş boş dolanmıyım da bir kitap bakayım dedim. Orada rafta duruyordu Kürk Mantolu Madonna... Aldım... Bir  banka oturup okuyumaya başladım...

Bazen sevdiğimiz insanı
anlamak adına yaptığımız
tüm çabalar boşadır...
O kadar akıcı bir dili var ki kızlar gelene kadar ilk 20 sayfasını okumuştum bile... Beni klasiklerde korkutan hep o ağır dildir aslında... Ve zerresi yok bu romanda... Hikayesini elbette ki detaylı anlatmayacağım... Yine bende hissettirdikleri olacaktır sizlerle paylaşacaklarım.

Hem bir aşk hem bir insanın hikayesi Kürk Mantolu Madonna... Sessiz, sakin, insanlardan uzak duran ve bir miktar sıkıcı tanınan Raif Efendi'nin en derin hislerinin, onu şimdi olduğu insan haline getiren büyük aşkı Maria Puder'in hikayesi...

Gerçekten de bizleri biz yapan yaşadıklarımız değil mi? Üzüntülerimiz, korkularımız, hayal kırıklıklarımız, mutluluklarımız, acılarımız... Bize yaşatılan ve yaşadığımız tüm o duyguların bir sonucu değil miyiz? Kimimiz o yüzden insanlara küsmedik mi? Kimimiz o yüzden umudu kaybetmedik mi? Ya da bazılarımız o nedenle aşka inanırken bazılarımızın kalplerinin dilini susturmuş olması ondan değil mi?


İşte Raif Efendiyi de hayatın anlık tesadüfleri şimdi olduğu içine kapanık Raif Efendi yapıyor... Bir aşk onu hayata, insanlara bağlarken, yine aynı aşk onu hayattan ve insanlardan koparıyor... Vardır öyle aşklar yaşayan bilir... Adeta yeni doğmuş gibi hissedersiniz... O sizin nefesiniz olur. Kırgınlıklarınız aşk ile tamir olur ve insanları o aşk sayesinde seversiniz... Onunla dünya güzelleşir, güneş daha parlak, ay daha aydınlık, yıldızlar ışık olur... Aldığınız her nefeste mutluluk kokusunu içinize çekersiniz...


Bakınız ne diyor Raif Efendi... "İçimde birdenbire bütün insanlarla sarmaş dolaş olmak, uzun yıllar birbrinden ayrı kaldıktan sonra nihayet kavuşan dostlar gibi coşkun bir muhabbetle herkesi öpmek arzusu vardı" ; "Bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya bile lüzum görmeden ortaya çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk" ve "Onu çok seviyordum. İçimde bütün bir dünyayı sevecek kadar çok muhabbet bulunduğunu hissediyor ve bunu nihayet bir yere sarf edebildiğim için kendimi mesut sayıyordum."

İşte Raif Efendi de dünyaya bir aşkla gelmiştir. Onun için bir tesadüfle başlayan ve tutkuya dönüşen aşkı, yine hayatın bir acı tesadüfüyle kaybettiğinde herşey ters yüz olur... Artık kimsenin tanımadığı, içini göremediği biridir... Günler aynı olur, güneş yeterince aydınlatmaz günleri... Gece daha da karanlıktır ayın ışığında... Raif Efendi'nin sözleri özetliyor aslında hepsini; "Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim."


İşte bunu söyletir sevgi insana...
Aşk böyle birşeydir... İnsana bir çok şeyi öğretir...
Başta kendi mevcudiyetini...

Bu hisleri yaşadıysanız, bu romanı okumalısınız... Öyle ki bazı satırların altı artık çizili... Ve hepsi kalbime yazılı... Dilerim ki hepimiz bulalım aşkı, ve onu kaybetmeyelim... 




Yorumlar

  1. Güle güle oku. Benim için de oku. Görüşemiyoruz. Mehmet'e ve diğer arkadaşlara selam söyle...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Bir küçük cadı...