Bugün bayram... Neşe doluyor mu insan?
Her şey gibi bayramlar da insan çocukken daha güzel galiba... O yüzden her büyüyen insan "ah nerede o eski bayramlar?" diye soruyor, bugünlere sitem ederek... Oysa bugün ellerinde çantaları, kapı kapı gezen şeker ve harçlık toplayan çocukların cevabı eminim "bayramlar çok güzel şimdi de" olacaktır bu sitemkar soruya hayret ederek...
Ben küçükken Ramazan ayını takip eden bayramın adı "Şeker Bayramı"ydı, Ramazanı uğurlardık ve tatlı,şekerli ne varsa pişirir yerdik. Ne ara bayramın "şeker"i gitti de Ramazan'ı kaldı bilmiyorum ve nedenini de bilmiyorum... Tek bildiğim zamanla unutulan eski adetler ve eski adı gibi tadı da gitti bayramın... Oysa çocukluğuma döndüğümde hatıralarımda hep kırmızı rugan bir ayakkabı canlanır... O yüzdendir hala kırmızı ayakkabılara düşkünlüğüm... Sürekli yeni kıyafetlerimiz, yeni oyuncaklarımız, yeni ayakkabılarımız olduğu halde, her bayram alınan bayramlıkların ayrı bir keyfi, ayrı bir kıymeti vardı.. Sabahı iple çekerdim yeni kıyafetlerimi, yeni ayakkabılarımı giyebilmek için...
Aslında tek sevdiğim bayramdı "Şeker Bayramı" hem adını çok severdim, hem de doyasıya yememe izin verilen şekerleri, çikolataları ve hem de koyunların, danaların ineklerin, boğaların kurban edilmemesini...
Sabah uyanır uyanmaz yeni cicilerimi giyer, önce annemin, babamın elini öper sonra hemen karşı komşumuz olan dedem ve anneannemin evine geçer, onların ellerini öper, dayım ve teyzemle bayramlaşırdım. Hepsi oruç tuttukları için asıl onların bayramıydı benim gözümde bu bayram... Ben hep o zamanların Ramazanlarını çocuk orucu tuttuğum, iftarda karpuz yediğimiz Ramazanlar olarak hatırlarım...
Sonra babaanneme giderdik babamla, aslında dedem babaannemden çok sonra vefat etti ama ben asıl babaanneme giderdim her bayram, zaten bayram deyince aklıma gelen bir anı da babaannem öldükten sonra o eve gitmek istemeyişim, kendimi yerlere atarak ağlamamdır... Babam o günden sonra hiç ısrar etmemiştir ve ben dedemi o günden sonra hiç görmemişimdir.
Aslında düşünüyorum da şanssızdı o benim gözümde, çünkü bir yanda beni omuzlarında taşıyan tonton mu tonton bir dede, bir yanda onun soğuk ve uzak halleri... Oysa babaannem onun gibi miydi? Eve girer girmez yaşlılıktan damarları çıkmış o zayıf elleriyle, yuvarlak bir bakır tabağın içine kabuklarını atarak bana soyduğu salatalıkları hatırlarım hep ve başımı okşamasını, sevmeye doyamamasını... Yaşlılara özgü kokuyla dolu o eve gidişimin tek sebebiydi rahmetli babaannem...
Bayramlar o zaman daha güzeldi çocuk gözlerimde... Kalplerimiz kırgın değildi bazı şeylere... Hayatımız bir koşturmaca değildi... Bayramlar dinlenmenin fırsatı değil, sevdiklerimizi bir araya getiren, dünyayı biz çocukların etrafımızda döndüren günlerdi... Hayat adaletliydi, iyilerin kazandığı, mutlulukların barış dolu arenasıydı...
Ve bayramlar herkesindi... Sabahları Barış Manço'nun "Bugün bayram erken kalkın çocuklar" diyen sesiyle uyanırdık güne... Evin erkekleri bayram namazına giderdi... O zaman camiler de herkesindi... Şimdi değil mi diyeceksiniz bazılarınız belki... Ama kalbim kırık dedim ya bazı şeylere... Herkes kendi tekeline alıyor bazı kavramları ve diğerine "hayır" diyor "sen eğer şöyleysen bu senin değil, yok eğer böyle olursan belki seninle de paylaşırım bunu"... İnanmak, inancını inandığın gibi yaşamak da öyle olmadı mı artık?
Bayramları kapımızı apartman görevlilerinin çocukları çalardı... Ben de çok isterdim onlar gibi dolaşmayı ama işte büyük şehirde öyle korku dolu hikayeler vardı ki kaçırılan çocuklarla ilgili annem bırakmazdı bizi...
sana daaaa.
YanıtlaSil:)
ay ama ne tatlı anılar.
bir deeee, siyah beyaz fotolar çok duygulu.
:)
yaşadığımız her an gün geliyor anı oluyor di mi deep :))
Silallahtan siyah beyaz fotolarda da olsa var bebekliğim..:))
Sil