İmza: Teyzen...

Benim minik Ecem Balım'ım... Bugün sözlerim sana... Aslında 1. doğum gününde herkesin duygularını yazdığı minik defterde benim de satırlarım olacak ama yıllar da geçse neler hissettiğimi okuyabilmen için bir kez de yazmak istedim burada... Bu da benim günlüğüm ne de olsa...



Miniğim bundan 1 yıl 1,5 ay önceydi. Hepimiz heyecanla seni bekliyorduk. Annen, benim biricik kardeşim seni dünyaya getirirken o odada yalnız kalmasını hiç istemedim... Aileden biri olmalıydı onun yanında. Hiç kolay bir şey değil o yüzden o odaya girmeyenleri, giremeyenleri hiç sorgulama. Hepsi kapıda heyecandan öldü öldü dirildiler. İçeride olsalardı emin ol ya bayılırlardı ya kalpten giderlerdi. Sonra sen, annen ve ben kalırdık bu dünyada bir başımıza...

Öyle büyük bir heyecandı ki deli gibi acıktırmıştı beni. Doğum saati yaklaşırken hemen dedim gideyim bir iki bir şey yiyeyim. Senin dünyadaki ilk anlarını sonsuza kadar saklayabilelim diye sevgili arkadaşım, senin de teyzen ve Ankara'nın hatta Türkiye'nin en iyi doğum fotoğrafçısı Şule Erdem de bizimleydi tüm gün. Oradan bir an bile ayrılmadı her an gelme ihtimalin var diye. Doğrusu onun varlığı da bana çok büyük güç verdi doğum odasına girebilmem için. Neyse uzatmayayım bekleme odasında hamburgerlerimizi ısırırken geldi doğumun başladığı haberi... Bebeğim ne acelen vardı bilmiyorum ama o lezzetli hamburgeri bitiremeden koştuk hemen içeriye... Gerçi doktordan izin istedim , çok sıkıştım nolur tuvalete gidip bir geleyim hemen dedim. Neyse ki anlayışlı ve komik adamdı Doç. Dr. Cemil Kaya, dedi ki endişelenme git vakit var daha.

Ben her doğum böyle midir bilmiyorum ama inan öyle eğlenceliydi ki, zaten o muhteşem anların muhteşem fotoğraflarını her zaman göreceksin... Ve sen ilk çığlığını atarken benden de çığlık, haykırış, kahkaha karışık bir şey çıktı da tuttum onu iki elimle... Ve işte o an dünyamız değişti seninle... Miniminnacık kara böcük bir şeydin sen saçın babanınki ve dedelerininkinden bile fazlaydı. Yüzümüzde artık nasıl bir ifade oluştuysa Şule sürekli "çok güzel bebek... doğum kanalı yüzünden böyle ezilmiş duruyor yüzü... çok güzel bir kız olacak" diyerek annenle beni rahatlatmaya çalışıyordu. Ahh hatırladıkça gülerim hala o anları...

Öyle miniktin ki tutmaya korkulacak cinsten ama tabii ilk akşamımızda annen ve sana, teyzemle ben eşlik ediyorduk. Hemşire bana altını sen değiştir teyzesi bundan böyle hep siz yapacaksınız bu işleri demez mi... Off aldı beni bir telaş , hani tamam kucağıma alıyordum da alt değiştirmek ne ola ki... Ellerim titreye titreye değiştirdim ve başardım hatasız olarak, hemşireden topladım bir aferin puanı...

Her geçen gün büyüdün... Senin büyüdüğünü izlemek hayatın en önemli tecrübelerinden biri oluyor bizim için... Biz de seninle büyüyoruz. İtiraf edeyim mi küçüğüm seni seveceğimi biliyordum da bunca çok sevebileceğimi tahmin bile edemezdim... 

Şimdi yavaş yavaş daha fazla iletişim kuruyorsun bizlerle... Kendince bir dilin var bağırıp çağırarak konuştuğun. Öyle komik oluyorsun ki bazen, sana gülmeden edemiyorum. İnatçısın da valla... Ama bekliyordum böyle olmasını. Neden mi? Çünkü bana demişlerdi ki kim yeni doğan bebeğe tükürürse huyu ona benzer diye. Daha doğum odasında şakacıktan da olsa tükürüvermiştim... Ama işte eserim. Hem inatçı, hem neşeli bir kız geldi meydana. En çok da hareketli ve yaramaz. Tıpkı teyzesinin minikliği gibi. O kocaman gözlerinle zeki bakışlar fırlatıyorsun etrafa. Hepimizin ilgisi sende olsun istiyorsun adeta, hani biri başını başka yöne çevirse hemen kızgın bir çığlık atıveriyorsun ona. Beni en çok Oscar'ı taklit etmen güldürüyor bir de eline aldığın her şeyle yerleri silmen. Ahh bebeğim anneannene de mi çektin sen? Bu ne titizlik ve temizlik hastalığı daha bu yaşta...

Canım Ece'm Balım'ım... Küçük Prensesim... Tatlı Pitikom... Fındığım... Geçtiğimiz bir seneyi düşünüyorum da ne güzel anlarla dolu hastalandığın bir kaç sefer dışında... Ece'nin 40'ı çıktı... Ece'nin dişi çıktı... Ece gak dedi... Ece guk dedi... Ece güldü... Ece oturdu... Ece... Ece... Ece... 

Ve Ece bir-iki hafta önce ayağa kalktı, titrek bacaklarıyla bir iki adım attı... O an beni ağlattın be minik kız. Sen mutluluktan gülerken bir şeyleri başarmış olmanın farkında olarak, benim gözlerimden yaşlar süzüldü senin zaferinle... Ve güzel bebekim tam 14 gündür senden ayrıyız... Ayrı tatil yörelerinde. Öyle özledim ki seni ben, hiç ayrılmasak istiyorum biliyorum imkansızlığını da... Ve sen biz ayrılmadan önceki akşam öyle bir hediye verdin ki bana yine farkına varmadan. Sorduklarında "Ece teyze nerde" diye salonda beni aradı gözlerin ve parmağınla beni işaret ettin. Meğer biliyormuşsun ben senin teyzenim...

İyi ki doğdun bebeğim... Hayatımıza kendin gibi güzel günler getirdin... Hep mutlu olman en büyük dileğim, biliyorum hayatta sürekli mutluluk imkansız da olsa... üzüleceğin anlar bir sinek ısırığı kadar basit olsun. Annen ve baban hep seninle olsunlar. Biliyorum seni hep koruyup kollayacaklar. Bazen bunalacaksın bundan eminim ama yine biliyorum ki seni çok sevdiklerinden olacak bu bebeğim. İşte o zaman merak etme seninle birlikte yaramazlıklar yapacak olan yine benim... Küçüğüm dilerim nice uzun yıllar başında olur dedelerin, anneannen, babaannen ve tüm sevdiklerin... Hepsi sevgiyle senin üzerine titreyecek bilirim. İşte bunaldığın anlarda seninle kaçarız uzaklara söz veririm. Çünkü ben hep sen mutlu ol, gül isterim...










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalplerin Kraliçesi Babaanne oldu... (Bölüm 6)

Bir küçük cadı...